İslam dini, kâmil insan dediğimiz doğru inanan, kendisine ve çevresine faydalı, insani ve ahlaki erdemlerle bezenmiş insanı ortaya çıkarmak için gönderilmiş bir dindir. Böylece o, insanoğlunun dünya ve ahiret mutluluğunu temin eder. Her başarının, her mutluluğun, her üretimin temel şartları olduğu gibi iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmanın, dünyada ve ahirette mutlu olabilmenin de beraberinde getirdiği görev ve sorumlulukları vardır. Her şeyden önce insan doğru bir imana sahip olması gerekir.
İman; bir şeyi gönül huzuru ile benimseme, ona içten ve yürekten inanmadır. Yani Allah’ın varlığına birliğine, meleklerine, peygamberlerine, ahiret gününe, hayrın ve şehrin Allah’tan olduğuna, Hz. Muhammed’in Allah’tan getirdiği her şeyin hak olduğuna, dünya hayatının bir imtihan ve kader olduğuna yürekten inanma ve bunu söylemedir. İşte bu bir ağacın kökü gibi İslam’ın da temelidir. Burada eksikliğe, hataya, tereddüde yer yoktur. Nitekim Hz. Adem’den beri bütün peygamberlerin ortak gayelerinden biri de işte bu tevhid inancını korumak ve gönüllere yerleştirmektir. Ancak sağlam bir zemin ve temel üzerine inşa edilebilecek bir bina gibi iyi bir Müslümanlıkta ancak doğru bir inancın üzerine inşa edilebilir.
İnsanın, doğumundan ölümüne kadar İslam’ın emir ve tavsiyesi doğrultusunda yaşaması, Allah’ın rızasına kaybettirecek her türlü söz ve davranıştan uzak kalması ile bu mümkün olabilir. İşte biz buna dini literatürde istikamet üzere olma diyoruz. Kur’an-ı Kerimde ve Hz. Peygamberin hadislerinde çokça yer bulan istikamet, dürüst olmayı, denge üzere olmayı, dinde sebat ve istikrar içinde olmayı ifade eder. Müslüman insan, Allah’a karşı ibadetleriyle, türlü kulluk görevleriyle, ticaretindeki helal ve harama olan dikkatiyle, evlilik yaşamındaki İslami hususlara riayetiyle, haram ve helal çizgilerine dikkat edişiyle, çevresindeki insanlara, hayvanlara ve çevreye olan sorumluluk bilinciyle istikamet üzere yaşar. İstikamet üzere olmanın değişik halleri vardır. Kalbin istikameti, Rabbini tanıması, yüceltmesi, sevmesi demektir. Rabbinin iradesine haşyet ve takva ile bağlı olması, O’na tevekkül edip O’nun dışında her şeyden bağını koparmasıdır. Dilin istikameti; sözlerde ve niyetlerde dürüstlük üzere olmaktır. Zira Hz. Peygamber efendimiz; “Dil, istikamet bulmadıkça kalp, istikamet bulmaz.” buyurur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 198). İstikamet aranan bir diğer husus da hâl ve hareketlerin istikametidir. İnsanın her türlü eylem ve davranışının da istikamet üzere olması esastır. Nasıl ki bir fidanı dikmekten nihai hedefimiz, onun meyve ve sebzesini yemektir işte doğru inançlı, istikamet üzerine yaşayan bir Müslüman’dan da beklenen sonuç, ahlaklı, erdemli bir şahıs olmasıdır. İşte bu, bütün dinlerin olduğu gibi İslam’ın da temel geliş gayelerinden biridir. Nitekim bu konuda Hz. Peygamberimiz, “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim,” (Muvatta’, Hüsnü’l-Huluk, 8) buyurmaktadır. Nasıl ki bir ağaçtan kaliteli bir şekilde en güzel meyveleri almak için ağacın kökünün, gövdesinin ve dallarının sağlıklı olması gerekiyorsa ahlaklı ve erdemli bir Müslüman için de onun güzel bir iman üzere olması, günlük yaşamında istikamet üzere yaşıyor olması gerekir. İşte bu sayede ahlaklı ve erdemli bir insan ve toplum inşa edebiliriz. Çevremizde ahlak ve erdemden uzak insanları gördüğümüzde eğer bir araştırma yaparsak bunun sebebinin ondaki İslami inanç, yaşantı ve istikamet eksikliğinden kaynaklandığını görürüz. Bu eksikliklerin temelinde yine imanî problemlerin olduğunu görürüz. Edep ve ahlaken örnek gönderilen insanların inanç, yaşantı ve güzel ahlak içerisinde olduğunu görürüz. İşte bu durum insanı cennete kolayca taşıyan durumdur. Ahiretteki büyük ödül olan cennet, doğru inanan, dürüst yaşayan insanların olacaktır. Zira Yüce Rabbimiz bunu, “Resulüm! İman edip sâlih ameller işleyenleri şöyle müjdele: Altlarından nehirler akan cennetler onlar içindir (Bakara 2/25); “İman edip sâlih ameller işleyenlere gelince, ki biz kimseyi gücü yetmediği şeylerden sorumlu tutmayız, işte onlar cennetin yârânı ve yoldaşlarıdır; orada sonsuzca kalacaklardır. (A’raf 7/42), sözleriyle ifade etmektedir. Kalpte iman, dil ve halde istikamet, ahirette de cennet temennisi ile …
Dr. Ayşe YÜKSEK