Dua; kulluğun özü, ruhun gıdası, mü’minin en güvenli sığınağıdır. Bir hicrettir dua, rahmet kapılarını açan bir anahtardır. Kulun samimi bir şekilde Rabbine yakarışı, hamd ve sena ile O’na yönelmesidir. Dua, darda kalanların nefes aldıkları bir liman, dua edenin ruhunu ve nefsini terbiye eden bir mekteptir.                                                                           
Dua, izzet ve ikram sahibi olan Allah'ın cömertliğinin ve kudretinin sonsuz olduğuna yakinen inanmaktır. Dua sayesinde insan, acziyetini itiraf eder, tüm içtenliği ile yaratanına iltica eder, yardımın sadece ve sadece O’ndan geleceğine iman eder. İnsan, gönülde muhabbet, gözlerde yaş, özlem ve yakarışla Rabbine karşı acizliğini hissedip yalvardıkça Allah’ın katında yücelip, değer kazanır. Yüce Rabbimiz “Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim “ (Mü’min, 40/60) buyurarak kullarını kendisine çağırmakta, “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin” (Furkan, 25 / 77) ayeti ile de yaratılış gayemizi bizlere hatırlatmaktadır. 
İnsanın varoluş gayesi, Rabbimize tüm samimiyetimizle kulluk etmemizdir. Hadislerde ifade edildiği üzere dua, kulluğun ve ibadetin özü sayılmıştır. (Tirmizi, Deavat, 1) Çünkü duada kulun tüm samimiyetiyle Allah’a yakarışı vardır. Kur’an-ı Kerim’de: Rabbimiz şöyle buyurmaktadır; "Bana dua edin, duânıza cevap vereyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış bir hâlde cehenneme gireceklerdir."  (Mü’min, 40/60) “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186) Ayetlerden duanın, insan ile Rabbi arasında kurulacak ilişkide zaman ve mekân mefhumu olmaksızın yapılması istenen genel bir ibadet olduğu anlaşılmaktadır. Dua, varlığı ile dünya yolculuğumuzu anlamlı kılan, yokluğu ile de hayatı anlamsızlaştıran mü’mince hayat tarzı, bir kulluk tavrıdır.
İlahi bir emir olan dua, nefsanî ve şeytani her şeye karşı dik durabilme gayretinin olmazsa olmazı, Rabbe itaatin, şeytana isyanın adıdır. Korku ile ümit arasında Rabbine yönelen kul, Allah’ın rahmet kapısını ısrarla çalarken, edeple beklemeyi, beklerken de sabrı öğrenir. Dilden kalbe, kalpten akla, akıldan iradeye, iradeden fiile uzanan bir süreci içine alan dua, bir terbiye metodudur.
Duaya sımsıkı sarılarak ve sırtımızı sarsılmayan bir güce dayamış olmanın güvencesiyle, O Yüce Dergâh’a yöneliyor, rahmet ve tevbe ayı olan şu Ramazan’da nida ediyoruz: Ey her şeyi hâlden hâle koyan Allah’ım! Şu mübarek ayda bizleri en güzel bir hâle tebdîl eyle! Kalbimizin fısıltısını, organlarımızın hareketlerini, gözümüzün bakışını ve dilimizin sözlerini, rızana uygun kıl. Allah’ım, azabını gerektirecek günahlara sürüklenmemize izin verme. Senin her şeye gücün yeter.
 
    Suzan DOĞAN / İl Vaizi