Her toplumun, o toplumun fertlerinin bir arada sorunsuzca yaşaması için yazılı kurallarının yanında bir de yazılı olmayan kuralları vardır. Ahlaki ilkeler dediğimiz bu kurallar toplumdan topluma değişiklik gösterip bir toplumda ahlaki kabul edilen bir davranış farklı bir toplumda anlamsız kabul edilse hatta gayr-i ahlaki kabul edilse de ahlaki bazı ilkeler evrensellik arz eder. 
Doğru sözlü olmak, işinde ve davranışlarında dürüstlüğü elden bırakmamak insanlığın ortak aklının bir sonucu olarak değeri bütün toplumlarda aynı olan dolayısıyla İslam’ın da emrettiği bir duruştur.
Konuyla ilgili olarak Ahzab suresi 70 ve 71.  ayet-i kerimelerde Rabbimiz; “Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur” buyurur.
Konuyla ilgili olarak Efendimiz de şöyle buyurur; “Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 199.)
Yalan konuşmak, yalan dolanla iş tutmak bütün insanlığın nazarında bir kusurdur. Bu şekilde davranan bir insan hangi konuda böyle davranıyorsa o konuda eksikleri vardır ve eksiklerini kapatmak için hilaf-i vaki davranıyordur. Bu durumun aksi ise kişinin kemalin aksidir (yansımasıdır). 
Bütün kemal sıfatların O’nun Kemalinden neşet ettiği Rabbimiz bu konuda da kendinin kemalini nazara verir. Dolayısıyla doğru sözlü olmak, doğru iş yapmak, işini doğru yapmak Rabbimizin ahlakı ile ahlaklanmaktır. Rabbimiz; "İman eden ve iyi işler yapanları, içinde ebedî kalmak üzere, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, (bu söylenenleri) hak bir söz olarak vadetti. Söz verme ve onu tutma bakımından kim Allah'tan daha doğru olabilir?"  (Nisâ; 122) buyurur.
Doğruluk nasıl ilahi ahlak ise zıddı da şeytani ahlaktır. Şu ayet-i kerime dürüst olmamanın şeytani bir özellik olduğunu ifade etmesinin yanında söylenilen yalanların, yapılan sahtekarlıkların öylece kalamayacağı, bir gün mutlaka deşifre olacağının işaretidir. "(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size gerçek olanı vadetti, ben de size vadettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah'a) ortak koşmanızı reddettim.» Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır."  (İbrâhîm; 22)
Her ne kadar ticarette doğruluktan bahsedilince akla ilk önce ticaret erbabı geliyorsa da bir yönüyle hepimiz ticaret yapmaktayız. Dolayısıyla konu bu yönüyle hepimizi ilgilendirmektedir. Şöyle ki ister mal ister hizmet üretelim, ürettiğimiz eşya veya hizmeti ister direk halka satalım ister devlet memuru olmak ürettiğimiz hizmetin veya ürünün ücretini devletten alalım hepimiz üretip ve satmakla ticaret yapmaktayız. Unutmayalım ki “Güvenilir ve dürüst satıcı, kıyamet günü şehitlerle beraberdir. (İbn Mace)
Günümüz dünyasında doğruluğun kıyıma en çok uğradığı alanlardan bir tanesi de dijital dünya. Bu konuyla ilgili çok şey söylenebilir ama şu hususa değinmekle yetinelim. Dijital dünya tek başına doğru bilgi kaynağı olma özelliğini kaybettiğinden, aldığımız her bilgiyi ilgili kişi ya da kurumlara doğrulatmamız gerekmektedir. Çünkü dijital dünya iyi niyetli insanların, ilimin, bilimin, sanatın ve doğru dini bilginin yer aldığı bir dünya olduğu gibi kötü niyetli insanların da toplumu bozmak, fitne fesat çıkarmak, bir menfaat elde etmek gibi nedenlerle gerçeğe aykırı beyanda bulundukları, en önemlisi algı yönetiminde bulundukları sapkın inanç ve düşüncelerini yaymak için kullandıkları bir ortam. Bazen insanlar art niyetli olmasalar da elde ettikleri bilgiyi teyit ettirmedikleri için yanlış bir bilgiyi yayabilmekte daha sonra telafi etmek isteseler de bu mümkün olmamaktadır. Zira dijital ortamda doğru ya da yanlış bilgi okun yaydan çıkması gibi hızla çıkmakta ve yayılmakta teknik olarak da onu bir daha geriye almak, geriye sarmak mümkün olmamaktadır. 
"Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz."  (Hucurât; 6) “Her işittiğini söylemek, insana yalan olarak yeter.” Müslim, Mukaddime, 3)

Abdullah Tuzcu / Vaiz