Dosdoğru olmak, Kur'an-ı Kerim'de Rabbimizin tüm inananlara verdiği kesin bir emirdir. Hûd suresindeki bu emrin ağır sorumluluğu altında Peygamber efendimizin neler yaşadığı şu sözlerinden anlaşılmaktadır: “Hûd suresi beni ihtiyarlattı.” (Tirmizi,Tefsir 56)  Bu ifade, doğruluktan şaşmadan bir hayat yaşamanın çok ciddi bir gayret gerektirdiğini göstermesi açısından dikkat çekicidir.
          Doğruluk, insanın özünde, sözünde, işinde, bir bütün ve tutarlılık içinde olması demektir. Kavramsal anlamıyla doğruluk “Bireyin, bilinçli bir şekilde doğru bildiği hususlarla tutarlı bir şekilde eylemde bulunması özelliğidir.” (Süleyman Akyürek, Din Öğretiminde Kavram Öğretimi,241)

         Doğruluk mühim olduğu için hem kendimiz hem ailemiz hem de çevremizdekilerin doğru olmalarını isteriz. Fakat bu, her zaman mümkün olmamaktadır. Özellikle çocuklar birçok farklı nedenden dolayı yalana başvurabilmektedirler.
Doğumlarından itibaren çocuklar ebeveynlerini gözlemler, onların düşünce, tutum ve eylemlerini adeta sünger gibi emerler. Çocuklar özellikle ebeveynin sözlerinden daha ziyade eylemlerinden etkilenirler. Arkadaşı kendisini telefonla aradığında çocuklarına “evde yok” dedirten veya “Sakın babana alışverişe gittiğimizi söyleme.” diye tenbih eden ebeveyni çocuklar önce bilinçsiz bir şekilde taklit eder, sonra onunla özdeşleşir. Bir süre sonra çocuk bu tür yalanları pratik ede ede, kendisi de hiç düşünmeksizin yalan söylemeye başlayacak, yalan yaşam tarzı haline gelecektir.
          Yalan söylemekte sakınca görmeyen hatta onu alışkanlık haline getiren ebeveynler bile belli bir süre sonra kendilerine yalan söylenmesinden rahatsız olmaya başlar, çocuklarının yalanları karşısında güvenleri zedelenir, durum öyle bir hal alır ki çocuk hem kendine hem de etrafına zarar verecek eylemlere girişebilir.

Çocuklara Doğru Nasıl Öğretilir?
Çocuklara aile içerisinde doğruluk eğitimi verirken en önemli yöntemlerden birisi, aile üyelerinin çocuklara iyi bir örnek ve rol model olmasıdır. Bir atasözünde buna dikkat çekilmiştir: “Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur.” Oldukça yüksek ahlaki değerlerden biri olan doğruluğun ve dürüstlüğün çocuklarda meleke haline gelebilmesi, aile içerisinde doğruluğun sözlere ve eylemlere tutarlı bir şekilde yansımasına bağlıdır. Kendisinde doğruluk meleke haline gelmiş olan bir ebeveynin yetiştirmiş olduğu çocuklar da her durumda doğruyu söylemeye ve dürüst davranmaya gayret eder; yalancılık ve sahtekarlıktan kaçınmaya ihtimam gösterir. Çünkü doğruluk onun varoluş hali yani karakteri haline gelmiştir. Allah'ın içimizdeki sesi olan vicdan zarar görmemiş ise Hz. Peygamber'in dile getirdiği gibi, “Kişinin kalbi doğru dürüst işlerden huzur, yalan yanlış işlerden de kuşku ve huzursuzluk duymaya başlar.” (Tirmizi, Sıfatü-l-Kıyame,60)

              Anne baba kendilerinin hayatlarına tatbik etmedikleri eylemleri çocuklarından istememelidir. Yapmadığımız şeyleri başkalarından istemek, Allah nazarında da son derece sevimsiz bir davranış olarak görülmüş ve yerilmiştir: “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır.” (Saff,61/2-3) Buna karşılık söz ve eylemleri tutarlı olanlar (Tevbe,9/43) ve Allah'ın yerine getirilmesini istediği hususları yapanlar ise doğrular (Bakara,2/177) olarak nitelenirler. Bu açıklamalardan ve ayetlerden de anlaşılmaktadır ki; çocuklarına doğruyu öğretmek isteyen anne-babanın ne olduğu, ne söylediğinden çok daha önemlidir.

               Ailede doğruluk eğitimi verirken çocuğa öncelikle doğruluğun önemi anlatılmalı, doğru örnekler gösterilmeli ve bu örneklerle yüzleşmeleri sağlanmalıdır. Bunun için çeşitli araç ve materyaller kullanılabilir. Örneğin Ömer Seyfettin'in Kaşağı adlı eseri ve aynı eserden uyarlanmış filmi çocuklarla yalan söylemenin sonuçları, doğru sözlü olmanın önemi üzerine konuşmak için önemli fırsatlar sunmaktadır. Yalan veya doğruluk üzerine çekilmiş kısa filmleri çocuklarla birlikte izleyerek onlarla yalan kavramı, yalan söylemenin nelere mal olabileceği, er ya da geç gerçeklerin ortaya çıkacağı, vb. meseleler üzerine hasbihal edilebilir. (Hatice Işılak Durmuş,Helik Karakter Okulu Anne Baba El Kitabı 15,23)


“Kulun kalbi doğru oluncaya kadar imanı
dosdoğru olmaz. Dili doğru oluncaya kadar
da kalbi dosdoğru olmaz. Komşusunun
kendisinden bir kötülük gelmeyeceğine emin
olmadığı kimse de cennete giremez.”
(İbn Hanbel, III, 199)


Mustafa Hüseyin AKKAYA / Vaiz