Bir kötünün bütün mahalleye zararı olurmuş!
Tuz ıslanırsa biter. Rutubetli bir şeker kendi kendine erir. O zaman tuzu ve şekeri rutubetten korumak gerekir. Bebek cinayetleri olayı ile tıp mesleğine ve sağlığa olan güven eridi.
Şimdi n’olacak?
Kötülükleri kınamak, kötüleri engellemek. Yanlışı eleştirmek iyiye ulaşmak için gereklidir. Ama kaş yapayım diye göz çıkarmak, bilgi sahibi olmadan hissi olarak konuşmak, bilmediğin konuda eleştirmek kimseye fayda sağlamaz.
Her sözün, her suçlamanın kime ne faydası olacağı ve sonuçları düşünülmeli, boş konuşmak, laf olsun diye bir şeyler yapmak sadece zarar verir, bilinmelidir.
Son yıllarda doktorların sürekli şikayet edilmesi, ”defansif tıp“ diye bir kavramın ortaya çıkmasına sebep oldu. Hekim risk almıyor, risk gördüğü işe karışmıyor, ameliyatı yapmıyor, ağır ve riskli hastaya bulaşmıyor. Ne yapıyor? Sevk ediyor, bir bahane bulup başka bir branşa gönderiyor hastayı… Sonra ne oluyor? Ağır, riskli ve gerçekten doktor müdahalesine ihtiyaç duyulan hasta hekim bulamıyor, müdahale edecek sorumlu bulamıyor, ortada kalıyor... 
Hasta perişan, hasta sahibi çaresiz…
Oysa, hekimlik pratiğinde, vakit geçirmeden risk alınmalı, kimseden çekinmeden müdahale edilmeli, birkaç saniye bir hastayı yaşatabileceği gibi, bir iki saniye geç kalmak hastanın ölümüne neden olabilir...
Ani kalp durmasında hastanın sternum denen, göğüs kemiğine kuvvetli bir yumruk vurularak başlanır kalp masajına, tıbbı bilmeyen biri hastayı dövüyor zannedebilir. Apandisit şüphesinde hastaya ağrı kesici verilmez, apandisit bulgularını gizleyebileceği için, hastayı görenler ağrı çeken hastanın ihmal edildiğini düşünerek hekimi suçlayabilir.
Son dönemlerde yoğun bakım yatağı sayısı ihtiyaca cevap veremiyor. Onun için yoğun bakım ihtiyacı olan hastalar, gece nöbetçi hekimlerin en büyük kabusu. Zor durumda olan hastayı sevk edecek yoğun bakım ünitesi kilometrelerce uzak il ve ilçelerde bulunabiliyor veya hiç bulunamıyor. Bu durumlarda hekim aciz, hasta zor durumda;  kimse o hekimin ne yaşadığını bilemez. Ama konuşanlar, suçlayanlar bu durumu bilemediği için elbette haksız ve sorumsuzlar.
Hızla artan nüfusa parelel yoğun bakım hasta yatağı sayısı artırılmalıdır. Yetişmiş hekim, hemşire, sağlık personeli sayısı sağlanmalıdır. Vicdanlı, eğitimli, mutlu ve işini seven yoğun bakım çalışanları yetiştirilmelidir. Sadece suçlamak, sadece olumsuz koşulları kötü kullanan fırsatçılar üzerinden bir mesleğe olan güveni zedelemek, kimseye fayda sağlamayacağı gibi, şu anda yoğun bakımda hastası olanları da kuşku ve acabalar ile kahrediyor, buna kimsenin hakkı yok.
Önce, sağlıklı bir durum değerlendirmesi ve ardından eksiklerimizi giderelim. Yoğun bakım servisleri, hastanelerin en ağır- en zor- servisleridir...