Dil insanoğlunun vücut organları içerisinde kemiksiz ve en hareketli organıdır. Hergün kullanmakta olduğumuz diğer herbir azamız yorulur da dil en fazla kullandığımız halde hiç te yorulduğunu hissetmeyiz. Bu ise bir imtihan unsurudur. Gün boyu çok dikkat edilmeden, düşünülmeden nice konuşmalar muhabbetler yapılır ki içerisine şeytanın süslediği zevkle söylettirdiği birçok günah kelimeler mevcut olur. Allahın biz insanoğlu için yarattığı vücudumuzun herbir organı şüphesiz büyük bir lutuftur, ancak dilimiz belki kalbimiz ve aklımızdan sonra üçüncü sırada gelecek derecede kıymetli ve hayatımızın her alanında etkilidir. İhtiyacımızı onunla kolayca ifade eder,sevincimizi ve üzüntümüzü kelimelerle kolayca anlatabiliriz.Yanlışları sözlerimizle ortaya koyar, doğruları yine ifadelerimizle hakettiği üstün konuma getiririz.Daha da önemlisi yaratılanlar olan bizler ile Yaratan Rabbimiz arasındaki ilgi, bağ yine dillerimizden dökülen dua, tesbihat ve ibadetlerimizdeki Ona (c.c.) hitap eden seslenişlerimize karşılık Mevlanın da bizimle bağı, kulluğumuzun gayesini bildirmesi, yaratılışımızın manasını açıklaması hasılı dinini bizlere iletmesi yine Onun kelamı (sözleri olan) Kur'an'ı ile olmuştur. Yani kelam, konuşma, söz hayatımızın başlangıcında var olmuş, her gün hayatımızın en önemli kısmını sahip ve dünyanın sonuna kadar da önemini koruyacak olup; öldükten sonraki ahiret hayatında mesela mahşerde bile hesap, mükaleme, itiraflar, pişmanlıklar, yalvarışlar, müjdeler ve sevinç nidaları halinde varlığını ve önemini hep sürdürecektir.

Hayatımızda bu kadar yeri ve önemi olan ve en çok kullandığımız dilimiz Yaratanın bildikleri ile uyumlu ve dikkatle kullanılması durumunda kişiye ve etrafına huzur veren, konuşan kişiye sözleriyle ibadet sevabı kazandıran ve Mevlanın onun hakkında razı ve hoşnut olmasını sağlayacak kadar kazanımlara vesile olmaktadır. Mesela Mevlanın yaratmasını, nimetlerini düşünerek etrafındaki bazı kimselere Allahtan ve Onun yüceliğinden bahsetmesine karşılık Allahın o kişiyi etrafındaki Meleklere bahsetmesine sebep olacak kadar onun bu zikri, tefekkürü ve insanlara tezkiri onun Allah katında değerini nasıl artırdığını böylece anlamış oluyoruz. Yine konuşmalarımızda dinin emir ve buyruklarını insanlara aktarmak, dinin hoş görmediği,yasakladığı kötü ve zararlı hususları ikaz etmenin dil ile yapılan en kıymetli amellerden olduğu şu ayeti kerimenin de ifade ettiği gibi apaçıktır: " Onların gizli konuşmalarının ve fısıldaşmalarının birçoğunda hayır yoktur. Ancak (içerisinde) sadaka (sayılacak bir hayır) dilemeyi, yahut (topluma) iyilik etmeyi veya insanların arasını düzeltmeyi emir-tavsiye eden (barışı tesis etmeyi gözeten) gizli konuşma (ve buluşmalar) hariçtir. Kim Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla bunu yaparsa, yakında ona büyük bir (makam ve) mükâfat vereceğiz. (Çünkü hayır amaçlayan hayra ve başarıya ulaşacaktır.)"(1)

Bu ve buna dair verilebilecek daha birçok misalde kişilerin dilleriyle, konuşmalarıyla ibadet sevabı alabilecekleri, Allahın hoşnut ve razı olacağı nice hayırlı kullanımlara vesile olur dilleri....

Ancak buna karşılık, insanoğlunun kendi gafletinden, cehaletinden kaynaklanan ve kendisini birçok hataya, günaha götüren, daha da kötüsü başkalarına da fevkalade zarar veren haklarına girdiren ve malesef böylece onu Allah katında da çok şerli bir konuma düşüren, kendi başına da başkalarının başına da sıkıntı ve musibetler getiren de yine insanın dilinin afetleri olmaktadır. Bu hakikati ifade etmesi bakımından bir sahabinin Peygamber efendimize "Ya Rasülellah bizim hakkımızda hangi durumdan endişe duyarsın"sorusuna karşılık Peygamberimizin de cevap olarak dilini göstererek"bununla izleyeceklerinizden çok endişe ederim" (2) şeklindeki cevabı ne kadar da hakikat ve manidardır. Dilin afetlerinin en yaygın olanından başlayarak en tehlikeli ve en şerli hale getiren durumlara doğru sıralayalım:


  Yalan....Söz taşımak (Nemime)...Ğıybet (dedikodu)...Küfür, çirkin sözler ve hakaret....İftira etmek...

 Yalan yere şahitlik....

Durum böyle olunca makalemizin başında rivayet ettiğimiz hadisi şerifin ne kadar da manidar ve kıyamete kadar sürecek olan hakikat ifadesini hayranlıkla anlıyoruz ve tekrar hatırlatmayı gerekli buluyoruz :

"Ey Allah'ın Resulü dedim tekrar, bizim hakkımızda en çok korktuğunuz şey nedir?" Eliyle dilini tutup sonra: "İşte şu!" buyurdu." (3)


Abdullah ERÇİN Ayvacık İlçe Müftüsü

(1) Nisa, 114

(2) (Tirmizî, Zühd 61, (2412)

(3) [Tirmizî, Zühd 61