Yıllardır,
10 Ocak Çalışan Gazeteciler
Günü ile ilgili
yazmıyorum...
Çünkü, bu mesleği
onurlu kılan
etik değerlerin
surlarında,
"Gazeteci" kimliğine
kolayca bürünen
"Tufeyli takımı"nın
yalan, iftira ve şantaj
salvolarıyla
açtığı
gedikler;
Gazi Mustafa Kemal
Atatürk'ün,
"Türk basını,
milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır"
diye tanımladığı
o kaleye,
onarılması
güç zararlar vermiştir...
Bu ülkede,
bir kişi, "Bakkal"
dükkanı açıp,
esnaflık yapmak
için
7-8 kuruma
başvurup,
kayıt altına girerken,
"Gazeteci"
olmak için
okur-yazar belgesi bile almaya gerek yoktur!..
Gazeteciler cemiyetine üye olmak dahi
zorunlu değildir...
Sadece gazete, dergi, radyo,
televizyon ve haber sitesi için
sahip ve sorumlu yazı işleri müdürleri
Cumhuriyet Başsavcılığı'na
başvurmak zorunda...
Ancak, "Korsan" haber sitelerinde
bu şart da aranmaz!..
Devlet dahi tebligat yapmak için
onlara ulaşamıyor...
Adresler;
ya mezarlık ya da
virane yerler çıkıyor...
Devlet
önlemler
alıyor ama
insanların
hayatlarını karartan
FETÖ mirası
itibar suikastları
devam ediyor...
Bu asalaklar,
yasal boşlukları da iyi biliyor...
Mahkeme kararıyla kapatılanlar,
kumar siteleri gibi
aynı adla numara eklenerek
yeniden açılıyor...
Ne var ki, yasal anlamda
her şey istedikleri
gibi sonuçlanmıyor, artık!..
Çünkü, iktidarı da muhalefeti de
bu ahlaksızlıktan
yakınıyor...
Sonuçta, "Topal" olarak tanımlanan
adalet, ağır ağır yürüyor ama
gideceği yere er geç varıyor...
Ama bu hastalıklı
ruha sahip kişiler;
ne Allah'tan korkuyor ne de kuldan utanıyor...
Meselenin bir başka
boyutu daha var...
Bu yozlaşmada,
yayın organlarını
her kapıyı açan bir "Maymuncuk" gibi görüp
çıkar sağlayan
patronları da unutmadık, elbette...
Hortumları kurumlara salmışlar,
kayıt dışından
para çekiyorlar ya da
ihalesiz işler alıyorlar...
Gazetecinin
güvencesi,
rahmetli Erbakan'ın deyimiyle
"Bir kısım
medya" patronunun iki dudağı arasında...
Mevzubahis
çoluk çocuğun
ekmeği olunca;
"Dik" durmak,
öyle sanıldığı gibi kolay değil!..
Aksi halde kapı orada...
Manyetik kartı
iptal edilen
gazeteci,
yıllarını verdiği
o yayın organlarının
bulunduğu
devasa medya binalarının içine
girip, eski arkadaşlarını bile göremez hale geliyor...
Sektörde nereyi
tutmaya çalışsak,
elde kalıyor, aslında...
Giderek artan
bu çürümüşlüğün önüne geçecek
şey; yasal düzenlemelerin yanı sıra
özgürlükleri kadar
sorumluluklarını da
önde tutan
gazetecilerin,
güçlü örgütsel
yapılar oluşturmasıdır...
Yasal anlamda
yaptırım uygulayabilecek
dernek-cemiyet ya da meslek odası
gibi
yapılar;
mesleğin saygınlığını
artırmakla kalmaz,
şikayetleri de büyük ölçüde
ortadan
kaldırır...
Bu yapı, aynı zamanda
sektörde
"Gazeteci" kimliği altında
türemeye
çalışan
asalakları da
iyot gibi açığa çıkarır...
Ayrıca, bu yapılanma,
basın mahkemelerinin de
yükünü azaltır...
Bunu
savunamazsak;
bugün değil belki ama
yarın
bu meslek daha
büyük yaralar alacak...
Ve "Bir yaş büyüğün ağabey, 10 yaş büyüğün baba"
olduğu yıllar
masal kitaplarında
anlatılacak...
Hepimizin
doğruları ve yanlışları vardır,
elbette...
Eğer mesleğin temel değerlerindeki asgari müştereklerde
birleşemezsek; meydan haramzadelere kalacak...
Bugünün anlamıyla vakit geçirmeksizin,
bir şeyler yapmak gerekiyor...
Bütün değerleriyle
bu kutsal mesleği yapan
ve bunun için
çaba harcayanların
"Nostaljik" olarak
artık anılarda kalan
"10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü"nü kutluyorum...
İyi ki varız, hep var olalım!..