İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
İmamoğlu'nun
gözaltına alınmasından
sonra herkes; gazete sayfalarında
yorum yapıyor,
televizyon ekranlarında bir şeyler söylüyor...
Gizlilik kararına rağmen,
belgeler ve suçlamalar
ortalık yerde...
Karşı taraftan da
farklı söylemler...
Neyin doğru, neyin
yanlış olduğunu
anlamak için sis
bulvarından
çıkmak gerek ama
sosyal medya
mecralarındaki
"troller"
neredeyse gemi azıya almış durumda...
Karşılıklı suçlamalar ve hakaretler
saçılıyor paylaşımlarda...
Böylesine
kaos ortamı
içinde,
haklı-haksız
ayrımı yapmak da zorlaşıyor...
Dün, en güzel başlığı
"Herkes hakim herkes savcı"
ifadesiyle,
Aydınlık gazetesinin attığını gördüm...
Kiminin
suçlu
kiminin de suçsuz olduğunu
belirttiği İmamoğlu
ile ilgili
söylemlerde,
gizlilik kararına rağmen
soruşturma dosyasının
içeriğinden ayrıntılı olarak
söz etmek,
"Yargıya müdahale"
anlamı taşımaktadır...
Yargı bağımsızlığından
yakınmak başka bir şeydir;
görülmekte olan soruşturmayla ilgili
bilgileri sızdırmak başka...
Mesela, inandırıcılığını çoktan yitirmiş
herkesin
malumu iki gazetecinin
sıklıkla
ekrana çıkıp,
neredeyse gözaltına
alınma saatine kadar
ahkam kesmeleri,
kabul edilecek bir şey değildir!..
Polis ya da cumhuriyet savcısı
bu isimlerin talimatıyla mı
görev yapıyor?..
Asla böyle değil
ama
bu durum,
soruşturmayı yürütenler
açısından toplumda
olumsuzluk yaratmıyor mu?..
Toplumda
iticilikleriyle
bilinen bu tipler,
"güven" sorununu tetiklemiyor mu?..
Kim tüyü bitmemiş yetim hakkını
yemiş ya da yiyorsa
yargıda hesap verecek;
vermeli de...
Bu işlerde
"sizin" ya da "bizim"
tanımlamaları ya da kollamaları olursa,
bu işin içinden çıkılmaz!..
Toplum, bu süreçte
ikiye ayrılmış durumda...
İktidar başka,
muhalefet başka
tarafta...
Sanki ezeli rekabet
içinde olan takımların
taraftar
fanatikliği
var...
Kimi aleni biçimde
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, kimi de İmamoğlu'na
hakaret yağdırıyor...
Olacak iş mi bu?..
Keşke, yolsuzluk iddiaları ortaya atılan
bütün belediyelerde, bu tür operasyonlar
yapılabilseydi...
Bugünlerde yaşanan tablo, ortaya çıkar mıydı?..
Yazar, çevirmen, düşünür ve sosyolog
rahmetli Cemil Meriç, "Bu memlekette
sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır"
demişti...
Meseleye bu açıdan bakıldığında,
bu ülkede çok şey değişir; demokratik hukuk
devleti de yücelir...
Ne var ki, bugünlerde
"olgu" ile
"algı" kasıtlı biçimde
karıştırılmaktadır...
Daha soruşturma sürecindeyken,
ortaya atılan
tezviratlar,
toplum psikolojisinin
yanı sıra;
piyasaları da
altüst etmiştir...
Yazık değil mi bu ülkeye?..
Necdet Uzun yazdı: Olgu ile algı karışınca...
Necdet UZUN
Yorumlar