İnsan da bir mekân. Çarka dönüşmüş zaman tahayyülümüzün arasına sızan beslediğimiz ve beslendiğimiz mekânlar kadar derinlere ulaşan bir vakıa var ki o da insanın da başlı başına bir mekân olması. Evet, insan da cansız mekânlardan farklı olarak yaşayan bir mekândır. 
Mekânların süjesi olmaktan da ötede bizatihi öznesi olduğu diyardır insan. İnsanın mekân olma hâli, kendini binbir türlü çeşit kombinasyonla başka insanlarda bulabildiği bir çoklu mekânsallığın temsilidir.
Ona gitmek mesela… Onunla olmak. Zaman ve mekân fark etmeksizin onu aramak, onda olmak, tamamlanmak. Dost olur biraz, sükût muhabbeti dahi kâfidir dostuna gittiğinde. Özlemin tedavülde olduğu arkadaştır o. Kadın olur bazan, o mekânda gizini çözemediğin keşifler yaparsın. Yalnızca iki kişiye mahsus bir hâldir bir kadının ve erkeğin birbirini kendinde bulması. Bizim için özel olan bir insan sığınılacak bir mekâna dönüşebilir ve kendi hâliyle bize özel bir mekân olarak yalnızca kendilik hâliyle iki insan birbiri için karşılıklı olarak bir mekâna dönüşebilir. İşte, tam da bu yüzden, insan da bir mekân. Orada hiçbir zırhın, çeliğin, kılıcın ve kalkanın veremeyeceği emniyeti sevdiğin insanın yanında iken hissedersin. Mekân o kadın olduğunda bütün benliğinle oradasındır.
Annedir doğuştan ilk mekân. Bir kadın kendi evlatları kadar mekândır. İç içe açılan matruşkalar gibidir kadınların dehlizlerindeki mekânlar. O gizdir belki çözülemeye erkeklerin misafir oldukları mekânda keşfetse de bitiremediği. Anne, çocukları için sığınılacak zaman dışı bir mekândır. Zaman dışıdır çünkü anne çocuğu için hayatta iken de ölmüşken de sığınılacak bir mekândır. İnsanın kendini başka bir insanda bulmasının en müstesna örneklerinden birisidir çocuğun annesini bir mekân olarak bellemesi. Bu yönüyle, anne ve oğul ilişkisi mekânın zamanın üzerinde galebe çaldığı nadir durumlardandır. Annenin bir mekân olma hâli öteki insanlarda bulduğumuz mekân duygusunun ötesindedir, daha başkadır. Rahimde tahsis edilmiştir çocuğa ilk ve ebedi mekânı kaybolmasın diye. Kendisine hep bir kılavuz olsun diye… İnsan, kaç yaşına gelirse gelsin ana rahmindeki ilk mekânının kılavuzluğuyla yaşar ve kendini gerçekleştirir.
İnsan da bir mekân. Cansız ve mimari mekânlardan bambaşka canlı bir mekândır insan. İnsanın kendisini başka bir insanda bulması gerçek bir mekân. En sahici mekân iki insanın birbirinde bulduğu o özel duygudaşlık. Yeri doldurulamayan tek mekân, insan.
Gazi Giray Günaydın
gazigiraygunaydin@gmail.com