Bazı CHP'liler,
Cumhurbaşkanlığı seçimleri
öncesinde,
6'lı masadan
kalkan ya da
kalkmak zorunda bırakılan
İYİ Parti Lideri Meral Akşener'e
çok yüklenmiş
ama
gerçeklerin,
günün birinde ortaya çıkmak gibi
kötü bir huyu olduğu unutulmuştu...
Gerçeğin itirafı;
CHP'lilerin
"günah keçisi" olarak ilan ettiği
Onursal Adıgüzel'den geldi...
Suskunluğunu bozan
Adıgüzel,
seçimlerin
çok öncesinde
dahi anketlerde
Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Erdoğan'ın gerisinde
olduğunu açıkladı...
Hani bunu söyleyen
sıradan biri olsa,
"işkembe-i kübradan sallıyor"
demek mümkündü...
Ama bu ifadeler,
eski CHP Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı
ve bir dönem Kılıçdaroğlu'nun
"A Takımı"nda yer alan
Onursal Adıgüzel'e aitti...
Gerçi bu itiraf;
CHP'yi 
kılcal damarlarına kadar
bilenler
için
pek de şaşırtıcı 
değildi ama
tezgahın ortaya çıkması açısından
bu gelişme önemliydi...
Kılıçdaroğlu'nu
en başından beri önde
gösteren
araştırma şirketlerini
kim yönlendirmişti?..
6'lı masadaki liderler
bu sonuçlarla
aldatılmaya çalışılmış
ya da
bazıları milletvekili
teklifleriyle
susmak zorunda bırakılmıştı...
Biri hariç elbette...
O da İYİ Parti Lideri
Meral Akşener'di...
İYİ Parti de anket yaptırıyor,
çıkan sonuçları görüyordu...
Akşener'in sürekli olarak
"kazanacak aday" 
konusunda ısrarı, işte bu yüzdendi...
Aslında Kılıçdaroğlu ile 
seçim kazanılamayacağını
herkes biliyordu...
Meral Akşener'in, "bir umut" diyerek,
İmamoğlu ve Yavaş'ın
seçim çalışmalarına
katılmalarını sağlamasının
sebebi de buydu...
Genel başkanlığa seçildiğinden
beri
Kılıçdaroğlu'nun
yanlış bir politika izlediğini
yazdım, durdum...
Şimdi de son iki
yılda yazdıklarıma bir bakalım...
24 Eylül 2022
tarihli
"Son söz söylenmedi"
başlıklı yazımda,
"Kazanabilecek aday
konusunda "Güven" sorununun
yaşandığı 6'lı masadan
sürpriz bir sonuç
çıkarsa,
şaşırmamak gerekir!.."
ifadelerine yer vermiştim...
Çünkü,
Kılıçdaroğlu'nun
kazanacağına
samimi biçimde inanan yoktu ve bir başka adayın
çıkması söz konusu olabilirdi...
3 Ekim 2022'de
"Ordu-Samsun fotoğrafları" 
başlıklı yazımda,
hem Mansur Yavaş hem de Ekrem İmamoğlu'na gösterilen yoğun ilgiden söz ederek;
Akşener'in,
"Kılıçdaroğlu'nun
iki arkadaştan birini aday göstermesine hayır demeyiz"

ifadesini hatırlatmıştım...
Aslında
Akşener,
zarif bir
biçimde,
Kılıçdaroğlu'na "sen aday olma" demek istiyordu...
4 Mart 2023'teki
"Hatıralar dans edince..."
başlıklı yazımda,
"Genel başkan olmak başka,
lider olmak" başka!..
Kılıçdaroğlu, 
muhalefet etme açısından
bunca malzeme varken,
13 yıl içinde
yüzde 28'lerden aldığı partisinin
oy oranını
düşürmüşse;
bunun nedenini
6'lı masada sürekli olarak
"kazanacak aday" ısrarı
yapan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'de değil de
kendisinde aramalıydı"

demişim...
Sonuç ortada işte...
8 Haziran 2023'te de
yanlış söylemlerle
rakibi Erdoğan'a adeta "al da at" dercesine
gol pasları
veren
Kılıçdaroğlu'na,
"Kendim ettim kendim buldum"
yazısıyla seslenmiştim...
27 Temmuz 2023 tarihli
"Ne olacak bu CHP'nin hali?" başlıklı köşe yazımda da
Kılıçdaroğlu'nun
CHP'lilerin oyunu,
"babasının malı gibi"
başka partilere
dağıttığını
belirterek,
"Bu nasıl hesap uzmanı?" diye sormuştum...
Ve son olarak 6 Eylül 2023'te
"Kılıçdaroğlu Atatürkçü mü?"
başlıklı
yazımda,
Türk milletinin
tarihi dönüm noktaları olan
Malazgirt Zaferi ve Büyük Taarruz'un
yıldönümünü unutan
Kılıçdaroğlu'nu,
"Bugünkü CHP, Atatürk'le yollarını ayırmıştır" diyen
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin
sözlerini hatırlatarak, eleştirmiştim...
Atatürksüz bir CHP, Bahçeli'nin bile
zoruna gitmişti...
Uzatmayalım!..
Adıgüzel'in
itirafları;
bir zamanlar
bu milleti
"delik ayakkabı" algısıyla
kandıran
Kılıçdaroğlu'na
biçilen
"güvensizlik kaftanı"nın
üzerine
"cuk" diye
oturduğunun
çok net biçimde
görülmesi
açısından
önemli gelişmeydi...
Kimlerin nasıl genel başkan yardımcısı ve danışman
yapıldığı dedikodularına girmeyeceğim...
Sadece bir hatırlatma daha yapmak
istiyorum...
Soros destekli vakıflardan
birinin
kurucu üyesi olduğu
eski CHP milletvekili
gazeteci Barış Yarkadaş tarafından
duyurulan kişi, Kemal Kılıçdaroğlu'ndan başkası
değildi...
"Dersimli Kemal"in,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün,
iki büyük eserinden biri
olan
partiyi
bu noktaya getirmesiyle ilgili kaygı,
"Cumhuriyet" kazanımları ve değerleriyle ilgiliydi...
Tabii ki işin bir tarafında dünyanın birçok ülkesinde
Amerika'ya hizmet edecek
operasyonlara para harcayan
"Soros"
olunca;
şüphe duymamak mümkün müydü?..
Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığa
seçilmesinin ardından
partide baş gösteren
etnik köken milliyetçiliği
ve mezhepçiliğin
körüklenmesinin
amacı ne olabilirdi?..
Böyle bir CHP'de
Atatürk'ün ifade ettiği manada
"Türk 
Milliyetçiliği"
nden söz etmek mümkün müydü?..
Laiklik ilkesini zaten geçelim...
Kılıçdaroğlu'nun
milletvekili ve danışman yaptıkları
bazı isimlere bakınca,
ne demek istediğim
daha iyi anlaşılacaktır...
Yalandan yere
kafa ütülemeyelim!..
ABD'nin terör örgütüne
binlerce TIR silah ve mühimmat yolladığı
bir dönemde,
gözünü MİT TIR'larına
diken bir siyasetçinin
"Soros Vakfı" ilişkisi de hesaba katıldığında,
şüphe duymakta haksız mı sayılırız?..
CHP'nin üzerine
adeta bir "kara bulut" gibi
çökenlerin
saltanatının
daha fazla süreceğini sanmıyorum...
Çünkü,
bu "üst akıl" yapılanmalarıyla
"Çıkmaz sokaklara" sürüklenmek
istenen
CHPliler,
bu küresel oyunu
bozarak, günün birinde
"Suçlu ayağa kalk" diyecektir!..