Cenâb-ı Hakk’ın varlık âlemine ve ruhumuza nakşettiği en nadide duygu sevgidir. Sevgi; insanı Rabbine bağlayan, gönülleri birleştiren, hayatı anlamlı kılan eşsiz bir duygudur. Öyle ki, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, samimi sevgi, Yüce Rabbimizin varlığının delillerinden biridir.
Sevilmeye en çok layık olan hiç şüphesiz Allah Teâlâ’dır. Zira O “Vedûd”dur, sevgiyi yaratan, sevmeyi ve sevilmeyi insana öğretendir. Bütün sevgilerin kaynağı O’dur. Tüm kâinat, O’nun sevgi ve merhametiyle ayakta durmaktadır. Vahşi yaratıklar bile Yüce Allah’ın yeryüzüne ihsan ettiği rahmeti sayesinde yavrularını en güzel şekilde büyütürler.
Mümin, Rabbini şartsız ve sınırsız bir biçimde, ihlas ve ihtiram ile sever. Aynı zamanda, Allah’ın sevgisine layık bir kul olabilmek için gayret eder. Mümin, Allah’a duyduğu derin sevgiyle tüm mahlûkata rahmet nazarıyla bakar. Yaratılanı sever Yaratan’dan ötürü!
Müminin yüreği, Allah Resûlü (s.a.s)’in sevgisiyle de doludur. Zira adı güzel kendi güzel Peygamberimizi sevmek, bize onun ümmeti olma şerefini bahşeden Rabbimizi sevmenin gereğidir. Mümin bilir ki Peygamber Efendimizi sevmek, onun bize emanet olarak bıraktığı yüce Kitabımız Kur’an’a ve hikmet yüklü sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılmak demektir. Onun yolundan gitmek, onun sevdiklerini sevmek, onun ahlakı ile ahlaklanmaktır.
Allah ve Peygamber sevgisi imandandır, imanın lezzetine varmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurur: “Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi imanın tadına erer: Allah ve Resûlü’nü herkesten çok sevmek, sevdiği kişiyi sadece Allah için sevmek, ateşe atılmaktan nasıl korkuyorsa imandan sonra küfre dönmekten de öylece korkmak.”
Ne mutlu hayatını Allah ve resulünün yoluna göre şekillendirebilene
Hz. Ömer ra Peygamberimiz’e: “Ya Rasulallah, seni nefsimin dışında her şeyden daha çok seviyorum” deyince Efendimiz: “Olmadı Ya Ömer! Nefsimi kudretinin elinde tutan Allah’a yemin olsun ki, sizden biriniz, Beni kendi nefsinden de daha çok sevmedikçe gerçek anlamıyla iman etmiş olamaz” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer: “Allah’a yemin olsun bundan sonra seni nefsimden de çok seviyorum” dedi. Efendimiz de: “İşte şimdi oldu Ya Ömer” buyurdu.
Elbette ki rabbimizi sevmek istiyorsak imanın tadına ermek istiyorsak emirlerini yerine getirmeli yasakladıklarından kaçınmalı ve resulüne tabi olmalıyız:” De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.”
Kişi yaptığı salih amelle veli mertebesine ulaşır Allah’ın sevgisine mazhar olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar: “Allah bir kulunu sevdiği zaman Cebrail’e: “Ey Cebrail, Ben falanca kulumu seviyorum, onu sen de sev” buyurur. Cebrail, o kulu sever ve sema halkına; ‘Allahu Teâlâ, falanca kulunu seviyor, onu siz de seviniz.’ diye nida eder. Bundan sonra semadakiler de o kulu severler. Sonra Allah o kulun yeryüzünde de hüsnü kabul görmesini sağlar, herkes ona teveccüh eder.”
Rabbim rızasına uygun ameller işlemeyi bizlere nasip eylesin. Cennete götürecek amellere yaklaştırsın. İbadetin tadını lezzetini yaşamayı bizlere nasip eylesin.

Bilal     TOPUZ ( Samsun İl Müftülüğü Vaizi)