Zeynep, 6 yaşındaydı ve kısa süre sonra ilkokula başlayacaktı. Ailesi için bu büyük bir heyecan kaynağıydı, ancak Zeynep’in içinde büyüyen başka bir duygu vardı: Kaygı. Her ne kadar okul hakkında olumlu şeyler duymuş olsa da, içini kemiren bu duygu onun neşesini gölgelemeye başlamıştı. Her sabah, annesine aynı soruyu soruyordu: “Anne, okulda yalnız kalırsam ne yapacağım?”
Zeynep’in annesi, kızının bu kaygılarına karşı ne söyleyeceğini bilemiyordu. Çevresindeki ebeveynler genellikle “Bu çok normal, geçer” diyorlardı. Ancak annesi, Zeynep’in durumunu ciddiye alarak, bir uzmana danışmaya karar verdi. Zeynep’i bir psikolojik danışmana götürdü.
Danışman, Zeynep’in kaygılarını anlamak için onunla oyun oynayarak ve sohbet ederek vakit geçirdi. Zeynep, oyun sırasında birden durup danışmana sordu: “Okulda ne yapacağımı bilmiyorum, ya öğretmen beni sevmezse?” Bu soru, Zeynep’in okula başlama konusunda yaşadığı belirsizliğin bir yansımasıydı. Danışman, Zeynep’in kaygılarının altında yatan sebepleri anlamıştı: Yeni bir ortama girme korkusu, bilinmeyenle yüzleşme kaygısı ve sosyal uyum sağlama endişesi.
Danışman, Zeynep’in kaygılarını hafifletmek için bir dizi öneride bulundu. İlk olarak, Zeynep’in okul hakkında daha fazla bilgi edinmesini sağladı. Zeynep ve annesi, birlikte okula gidip sınıfını, oyun alanını ve öğretmenlerini tanıdı. Bu tanıma süreci, Zeynep’in bilinmeyenle ilgili kaygılarını azalttı. Artık okulun neye benzediğini biliyordu ve bu, onu rahatlatmıştı.
Zeynep’in en büyük korkularından biri de sosyal uyum sağlamaktı. Danışman, Zeynep’e, okuldaki diğer çocuklarla tanışması için oyun gruplarına katılmasını önerdi. Zeynep, bu gruplarda diğer çocuklarla oynarken, okulun sadece bir öğrenme yeri değil, aynı zamanda arkadaş edinme yeri olduğunu da fark etti. Zamanla, diğer çocuklarla olan etkileşimleri arttıkça, Zeynep’in sosyal kaygıları azalmaya başladı.
Zeynep’in okula başlama süreci, birçok çocuğun yaşadığı doğal bir kaygı sürecini yansıtıyor. Okul, çocuklar için yeni bir başlangıç anlamına gelir. Bu başlangıç, aynı zamanda bilinmeyene adım atmak anlamına gelir ve bu da çocuklarda kaygı yaratabilir. Zeynep’in yaşadığı kaygılar, yeni bir ortamda kendini güvende hissetme ihtiyacından kaynaklanıyordu. Danışman, Zeynep’in bu süreci daha rahat atlatabilmesi için ona güvenli bir ortam sağladı ve onun kaygılarını normalleştirdi.
Bu noktada, ailelere büyük bir görev düşüyor. Çocuklarının kaygılarını göz ardı etmemek ve onları anlamaya çalışmak çok önemlidir. Zeynep’in annesi, kızının kaygılarını ciddiye alarak doğru bir adım attı ve bu da Zeynep’in okula daha güvenle başlamasını sağladı. Çocuklar, ailelerinin desteğini hissettiklerinde, kaygılarıyla başa çıkmakta daha başarılı olurlar.
Sonuç olarak, çocukların okula başlama sürecinde yaşadıkları kaygı, doğaldır ve anlaşılması gereken bir süreçtir. Bu kaygıları hafifletmek için çocukların okul hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları, sosyal etkileşimlere yönlendirilmeleri ve en önemlisi, ailelerinin onları desteklediğini hissetmeleri gerekir. Unutulmamalıdır ki, bu ilk adım, onların gelecekteki okul yaşamları için de sağlam bir temel oluşturacaktır.

Uzman Psikolojik Danışman / Özel Yetenekliler Uzmanı
Tuğçe GÜNDÜZ YILMAZ