Gelecek Partisi, bundan beş sene evvel kurulduğundaki hissiyatımı hatırlıyorum. Ahmet Davutoğlu’nun geçtiğimiz günlerde Konya’da bir basın toplantısında yaptığı açıklamalarla karşılaştığımda aynı o zamanki efkârıma büründüm. Gelecek Partisi kuruluşundaki Türkiye siyasetine dair kanaatlerim bir kez daha gözlerimin önüne geldi.
O günlerde, Ahmet Davutoğlu, AK Parti’den ihraç edildikten sonraki süreçte kendisi ve çevresindeki az sayıda insanla birlikte bir karar vermiş ve yeni bir siyasi parti kurmuştu. Türkiye’nin şehirlerini gezerek Gelecek Partisi’nin teşkilat çalışmalarına katkı veriyor, taşradaki yerel siyasetin nabzını yokluyor ve siyasal ahlâktan söz ederek AK Parti’nin yozlaşmasına ve keyfiliğine karşı siyasal ahlâktan söz ediyordu.
Yine, Gelecek Partisi’nin sosyal medyadan yayınladığı, hatırladığım kadarıyla “kalpten kalbe mektup” isimli mektup Ahmet Davutoğlu’nun samimiyetle kendi seçmenine ve AK Parti seçmenini de içine alan geniş kitlelere yönelik yazılmış bir metindi. Özellikle bu mektubu yazılış şekli ve muhtevası bakımından çok önemsediğimi ifade etmek isterim.
Gelecek Partisi’nin kuruluş zamanındaki hissiyatımla devam edeyim: Yeni bir parti kurulmuştu ve sürüsüne bereket siyasal parti kurulan Türkiye’de Gelecek Partisi’nin kendisini nasıl ayrıştıracağı, nitelikli ve liyâkatlı bir siyaset geliştireceği bir muammaydı.
Gelecek’in kuruluşunu takip eden ilk aylarda, Ahmet Davutoğlu’nun siyaseti AK Parti seçmenine de hitap edecek şekilde yapması gerektiğini düşünüyordum. Çünkü yeni kurulan bir parti olarak iktidar alternatifi olabilmek ancak bu şekilde mümkündü. AK Parti seçmeni ile Ahmet Davutoğlu ve partisinin siyasal ve uhrevi inanç ve anlayışları birbirleriyle benzerlik gösteren sosyolojik bir vakıaydı.
Kaldı ki Ahmet Davutoğlu liderliğinde kurulan Gelecek’in hitap ettiği kitle ile AK Parti’ye oy verenler arasında keskin bir ayrım da yoktu. Ahmet Davutoğlu, AK Parti’den ihraç edilmişti ancak AK Parti seçmeninin gönüllerinden silinmemişti.
Ben bu düşünceleri taşırken, bunun yerine ne oldu? O günlerde, hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve AK Parti-MHP’nin baş aktörü olduğu Cumhur İttifakı’na karşı Millet İttifakı olarak muhalefetin çok büyük bir çoğunluğu bir araya gelmişti. Altılı masa toplantıları düzenleniyor, akıbeti belirsiz taslak metinler yazılıyor, muhalefet liderlerince imzalar atılıyordu. Bu toplantılar neticesinde ne gibi kazanımlar olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu.
Tabi, o günkü siyasal atmosfer içerisinde Ahmet Davutoğlu liderliğindeki Gelecek Partisi’nin AK Parti ile ittifakı söz konusu bile değildi. Hatta, 2023’teki son genel seçimlerde Gelecek Partisi kadroları CHP listelerinden aday olarak CHP ittifakıyla seçimlere girerek seçildiler. Yani, Gelecek Partisi, CHP ile yakınlaşarak handiyse AK Parti’ye karşıt olarak siyaseten kendisini konumlandırmıştı.
Bense, o yıllarda, siyaset bilimi tedrisatımla, duygusal yaklaşımdan ziyade hem ilkesel olarak hem de fizibilite açısından bu ülkenin yararına olacağı bir fikrin peşindeydim: Gelecek Partisi, AK Parti’yle ittifak yapmalı ve Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi’nin genel başkanlığı görevinin ötesinde yeniden siyasette iktidar olarak yer bulabilmeliydi. Hatta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonra Cumhurbaşkanlığı sisteminin riyasetini alabilirdi.
Yine, AK Parti ve Gelecek ittifakında, kafa tasçı olmayan gerçek Türk milliyetçilerinin ve hürriyetperver olduklarından liberal sanılan ancak ‘liberallik’ yaftasını hak etmeyen özgürlükçü ve fikir hürriyetini savunan kimselerin de bu ittifak çatısı altında yer alması gerektiğini fikrini taşıyordum.
Davutoğlu liderliğinde Türkiye siyasetinin geleceğinde kitleleri tatmin edecek ve çoğunluğunun orta sınıfı oluşturduğu insanlarla duygusal bir rabıta kurabilecek yeni bir sosyolojik ihtiyaç olduğunu düşünüyordum. Sadece kitleleri içine alan toplumsal beklentileri karşılamak için değil; aynı zamanda, AK Parti ve Gelecek ittifakıyla siyasetin ve birtakım siyasetçilerin köhneleşmiş yanlarından sıyrılarak, siyaseti donanımlı ve liyâkatlı insanlarla yeni bir çehreye büründürmek için. Çünkü siyasette amiral gemisi nasılsa siyasal kadrolar da bu minval üzere şekilleniyor.
Bugün, şimdilerde, AK Parti ve Gelecek ittifakı ne kadar mümkün, bilmiyorum. Bence siyasal hırs ve ihtiraslardan sıyrılarak böylesi bir ittifak mümkün; bu ülkenin hayrına ve menfaatinedir. Ahmet Davutoğlu da AK Parti’ye karşı duygu ve düşüncelerini böylelikle ifade etmiş oldu. Daha şimdiden, bu yazı baskıya ulaşmadan; TV’lerde, gazetelerde ve sosyal medyada altılı masa süreçlerinden sonra Ahmet Davutoğlu AK Parti’ye ilişkin söyledikleriyle tenkit ediliyor.
Gelecek Partisi ve AK Parti arasında alenen yahut gönüllerde kurulacak bir ittifakın Türkiye’deki siyasi istikrar, huzur ve güven ortamı cihetinden de önemli olduğunu siyaset bilimi perspektifi açısından da değerlendiriyorum.
Diyeceksiniz ki böylelikle AK Parti ve Gelecek ittifakıyla Türkiye siyasetinde neler değişecek? Siyaset insanlarımıza ne gibi yeni vaatler sağlayabilecek?
Türkiye’de şimdilik yakın gelecekte bir seçim yok. Erken bir seçim olur mu ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden adaylığı söz konusu olur mu; bunlar henüz cevabını bilemediğimiz sorular. Ancak Gelecek Partisi’nin AK Parti seçmeni ve AK Parti’nin yozlaşmamış siyasi kadrolarıyla kuracağı bir ittifak, Türkiye siyasetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan sonrası şimdilik bir muamma olan geleceği için bir yumuşak geçiş (soft transition) olabilir ve bu sayede Türkiye’de istikrarın, huzurun, demokratik hakların, fikir hürriyetinin ve insan haklarının teminatı olacak bir siyasal zemin oluşabilir.
Her şeye rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan riyaseti, siyaseti ve ekonomik kalkınmayı iyi yönetiyor. Fakat yılların neticesinde ortaya çıkan bir durağanlık siyaset retoriği açısından mevcut. AK Parti ve Gelecek ittifakı olabilir mi? Türkiye’nin geleceği ihtiraslardan sıyrılmış bambaşka bir vizyonla yeniden şekillendirilebilir mi? Türkiye’deki siyasal ve sosyolojik bir gerçeklikle 20 yılı aşkın süredir iktidar olmayı başarabilen AK Parti iktidarı benzer siyasal ve sosyolojik bir tabanla Gelecek Partisi’nin politikalarıyla kendini yeniden var edebilir mi? Hep beraber ömrümüz olursa gelecek günlerde göreceğiz.
Gazi Giray Günaydın