Vatan, bayrak, aile bizim kültürümüzde kutsaldır.
Aile hekimimiz bizden biri demektir. Ailemizi bilir, yaşam tarzımızı bilir, hastalıklarımızı, kullandığımız ilaçları bilir; bize amca, dayı diye hitap eder. Kolay mı aileye dahil olabilmek, kabullenmek… işte aile hekimleri de bu sorumluluğu hakkıyla taşır ve layık olmaya çalışır.
Aile hekimliği sistemi, mevcut sağlık ocağı sistemi değiştirilerek uygulanmaya başlandı. Sağlık ocağı sisteminde hekim, sağlık müdürlüğüne bağlı olarak çalışıyordu, 224 sayılı yasaya bağlı idi, devlet memuru olarak haklara sahipti ve koruyucu sağlık hizmetleri ile tedavi edici hizmetleri birlikte yürütmeye çalışıyordu.
Aile hekimliği siteminde, aile hekimlerine oturdukları binanın kirasını kendilerinin ödemesi, diğer masraflarının yine aile hekimliğince ödenmesi gibi ayrıntılar ilave edilerek, yeni bir sistem olarak planlandı. Aile hekimine işletme sahibi gibi ekonomik külfetler yüklendi…
Dünyanın her ülkesinde birinci basamak sağlık hizmetleri, sağlık sisteminin omurgasıdır. Tedavi edici hekimlik hizmetlerinin % 90 kadarı, burada çözülür. Ancak % 5-10 kısmı, üst basamağa sevk edilir. Aile hekimliği birinci basamak sağlık hizmetlerindendir.
Birinci basamak sağlık hizmetlerimizin sağlam olması nedeniyle Korona Pandemisini az zararla atlattık. Bunda Prof.Dr.Nusret Fişek’in kurduğu sağlık ocağı sistemi ve nüfusa göre sağlık örgütlenmesi sisteminin çok büyük faydası oldu, bu konu üzerinde çok konuşulması gereken bir halk sağlığı “health management” meselesidir...
Neyse halen birinci basamak sağlık sistemi olarak aile hekimlerimiz ile devam ediyoruz. Aile hekimliği, Almanya’daki adıyla “ev doktorluğu”, hastanın tedavi sürecinde ilk karşılaştığı hekimdir.
Dünyadaki örneklerinde de görüldüğü üzere aile hekimine başvurmadan kimse, başka bir doktora gidemez. Bizim ülkemizde böyle değil... İşte en önemli sorun burada; bizde birinci basamak hekimine başvurmadan istedikleri doktora ve hastaneye gidilebildiği için (sevk zinciri olmadığı için) acil servislerde, hastanelerde ciddi kalabalıklar oluşmakta ve sistem kilitlenmektedir. Randevu almakta sorunlar çıkmakta, polikliniklerde gereksiz yığılmalar yaşanmaktadır.
Bugün, en çok şikayet edilen konuların başında bu yığılımlar, randevu alamama şikayetleri gelmektedir.
Oysa, yeterli aile hekimi olsa, aile hekimliği sistemi yeterli laboratuvar ve tetkik imkanına kavuşsa, aile hekimliği sistemi ihtiyacı olan altyapı ihtiyaçları giderilse, birinci basamakta sorunlar çözülse daha iyi olacağımız kesin.
Yeni çıkarılan yönetmelikler ile aile hekimlerine daha iyi, teşvik edici uygulamalar ve çalışma ortamları, çalışan memnuniyeti sağlansa daha iyi sağlık hizmeti ve daha verimli bir sistem ortaya çıkacağı biliniyorken, hekimin antibiyotik yazması ve bazı ilaçları reçete etmesinin kısıtlanması, hasta takibinin ceza ile karşılık bulması ancak çalışanı küstürür ve hizmetin verimliğini düşürür. Dünyanın hiçbir ülkesinde çalışana ceza vererek, kısıtlayarak daha iyi hizmet alan bir sistem oluşmadı, bize şahit olduklarımızı tarif etmek düşüyor... Aile hekimimiz bizim ailemizden biridir, onu üzmeyin lütfen...
Aile hekiminim ben
Mustafa Emin Dinççağ
Yorumlar