Sebze ve meyve fiyatları bollaşmasına rağmen cep yakmaya devam ediyor.
Yaz mevsimine girdiğimiz şu günlerde, kısıtlı bütçeleriyle geçinmeye çalışan insanlar, çarşı pazara gittiğinde ateşi düşmeyen fahiş fiyatlar karşısında şoke oluyor. Pazarda domates, patlıcan, biber, fasulye, soğan ve patates 10 ile 25 lira arasında değişen ederle müşteri bekliyor.
Aynı durum mevsim meyveleri kiraz, erik, kayısı, muşmula, çilek, kavun ve karpuzda da söz konusu. Tezgahları süsleyen birbirinden alımlı renkli meyveler iç açsa bile fahiş fiyatı ile yüz güldürmüyor.
Mazot başta olmak üzere elektrik, gübre, tohum, ilaç ve diğer girdilerin olağanüstü zamlanması üreticinin maliyetini artırıyor. Özellikle tarımın olmazsa olmazı mazota her gün gelen zam, üretimin yanı sıra taşıma ücretlerine de yansıyor. Büyük kentlere meyve ve sebze taşıyan kamyon ve TIR’ların otoyol ile köprülere ödediği yüksek tutarlı paralar, tarım ürünlerinin fiyatını katlıyor. Aracı ve komisyoncuların kar payı ile birlikte tarlada köylüden 1 liraya alınan ürün manav, market, çarşı ve pazarda 10-15 kat pahalanarak satılıyor. Hiç olmazsa otoyol ve köprü geçiş ücretleri olabildiğince düşürülsün.
Kuşkusuz tarımın ana öğesi üreticinin yüksek girdi maliyetleri karşısında yeterince desteklenmemesi, tarlaların boş kalmasına, üretimin gerilemesine yol açıyor. Öylesine ekilmeyi bekleyen devasa araziler var ki… Çiftçi zarar edeceğini hesaplayarak ekmekten vazgeçiyor.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Köylü milletin efendisidir” sözleriyle değer verdiği çiftçi, günümüzde adeta yoksunları oynuyor.
Tarımın temeli buğday üretiminde kuraklıktan ötürü geçen yıl düşüş yaşandı. 2020 yılında 20 milyon 500 bin ton olan buğday üretimi geçen yıl 17.6 milyon ton olarak gerçekleşti. Oysa Türkiye’nin buğday tüketimi 20 milyon ton civarında. Bu yıl bol yağmurun etkisiyle 18-19 milyon ton olması öngörülüyor.
Et, süt, peynir ve diğer temel gıda maddelerinin anormal şekilde artması dar gelirli aileleri, ekmeğe daha çok yönlendiriyor. Gerçi 3 liranın altında ekmek satan fırın yok. Ucuz ekmeğin üretildiği belediyelerin Halk Ekmek Fabrikaları olmasa yandı toplum. Öyle ki kalabalık aileler 10 ekmek tüketebiliyor günde. Yurttaşın temel tüketim maddesinin başında yer alıyor ekmek. Aynı zamanda ekmeği seven ve karnını ekmekle doyuran milletiz.
Türkiye dünyanın önemli un üretici ve ihracatçı ülkeleri arasında yer alıyor. Geçen yıl 3 milyon ton un ihraç edildi. Bu nedenle un ve makarna dış satımı için buğdaya gereksinim var. Yeterli üretim olmadığı için 2020 yılında 9.7 milyon ton, 2021 yılında ise 7.5 milyon ton buğday alımı gerçekleştirildi. Çoğunlukla halen savaşmakta olan Rusya ve Ukrayna’dan alındı. Savaşın etkisinden ötürü bu yıl beklenen buğday gelmedi ülkeye.
Hal böyle iken buğday üretiminin artması için çiftçiye daha çok destek sağlanması şart. Eğer köylü biterse tarım da biter yurt dışından buğday, şeker ve diğer gıda ürünlerini almaya kalkarız.
Sonuçta buğday su kadar yaşamın olmazsa olmazdır. Dünyadaki gelişmeleri irdeleyerek daha çok buğday ve diğer tarım ürünleri üretimine yönelmemiz kaçınılmaz. Bunu sağlamanın yolu köylüye ucuz mazot, elektrik, tohum ve gübre vermekten, tarımsal destekleri büyütmekten geçiyor.
Köylü biterse tarım biter…
Şükrü Karaman
Yorumlar