Günlük hayatın koşuşturmacası içinde zaman hep elimizden kayıp gidiyor gibi hissederiz. Sabah uyanır uyanmaz başlayan tempo, gün içinde yapılması gereken işler, yetişmesi gereken görevler ve bir türlü bitmeyen sorumluluklar… Derken gün biter ve ertesi gün aynı döngü yeniden başlar. Peki, zamanı gerçekten yönetebiliyor muyuz, yoksa sadece onun akışına kapılıp sürükleniyor muyuz?
Çoğu insan "Vakit yetmiyor" der. Oysa zaman herkes için eşittir: Günün 24 saati ne bir eksik, ne bir fazla. Öyleyse bazı insanlar nasıl oluyor da her şeye yetişirken, bazılarımız sürekli zamansızlıktan şikâyet ediyor? Buradaki asıl fark, zaman yönetimi ve önceliklendirme becerimizde saklı.
Gün içinde vaktimizi neye harcadığımızı hiç düşündük mü? Sosyal medyada amaçsızca gezinmek, gereksiz telefon görüşmeleri yapmak veya sürekli ertelenen işleri tamamlamamak… Tüm bunlar, farkında olmadan bizden saatler çalıyor. Oysa zaman, bir kere kaybolduğunda geri getirilemeyen en değerli şeydir.
Belki de günü planlamayı öğrenmeli, gerçekten önemli olan şeylere vakit ayırmalıyız. Hayatta en çok neye değer veriyorsak, ona öncelik tanımalıyız. Bazen bir kahve eşliğinde sevdiklerimizle sohbet etmek, bir kitap okumak ya da sadece kendimize zaman ayırmak bile büyük bir fark yaratabilir.
Unutmayalım, zamanın kontrolü elimizde. Onu bilinçli kullanırsak hayatı daha verimli, daha anlamlı ve daha huzurlu bir şekilde yaşayabiliriz. Çünkü önemli olan zamanın hızla geçmesi değil, o zamanı nasıl değerlendirdiğimizdir.