Doğal afetlerde,
ortaya çıkabilecek
can ve mal kayıplarını
asgariye
düşürecek
önlemlerin
başında,
koordinasyon
geliyor...
Samsun,
geçmiş
yıllarda
can kayıplarının
yaşandığı
sel felaketleri ve sonrasında,
kurumlar arasındaki
koordinasyonsuzluğun
bedelini
ağır ödemişti...
Bunun en belirgin örneği,
2012 yılında;
Mert Irmağı'nın taşması sonucunda,
Büyükşehir Belediyesi ile
Canik Belediyesi arasında
yaşanmıştı...
İki belediye
arasındaki
suçlu bulma çabaları,
medyaya bile yansımıştı...
Bu olay,
her kurum için aslında
bir ders niteliğindeydi...
Samsun'da meydana gelen
şiddetli yağış
öncesinde,
hem Valilik
hem Meteoroloji hem de
AFAD'ın uyarısı vardı...
Samsun Valisi Orhan Tavlı, yağış gecesi
bir orkestra şefi
gibi koordinasyonu
yönetti...
Vali Tavlı, yalnız
değildi...
Büyükşehir Belediye Başkanı
Av. Halit Doğan, ilgili kurumların
müdür ve amirleri de
yanındaydı...
Nitekim, İçişleri Bakanı
Ali Yerlikaya'nın açıklamalarından öğrendik ki,
o gece; Samsun'un Ayvacık, Çarşamba, Salıpazarı, Terme ve Tekkeköy ilçelerinde yaşanan olumsuzluklar nedeniyle toplam 60 ihbar alınmış,
AFAD, belediye, Emniyet ve jandarma, DSİ ve karayolları ile
sağlık ekiplerindeki 650 görevli çalışmalara katılmıştı...
Mahsur kalan 34 kişi de kurtarılmıştı...
Şükürler olsun, can kaybı yaşanmadı...
Doğal afete karşı konulacak
güç, kimsede yok ama
can ve mal kayıplarını
en aza indirecek
önlemleri almak mümkün...
Mesela, Salıpazarı 
Barajı'nın
bir an önce
tamamlanarak,
152 mahalle ile birlikte Çarşamba, Terme ve Salıpazarı'nın
su baskınlarından
korunması;
ırmak ve dere kıyılarında
yapılaşmaların önlenmesi,
heyelanlı bölgelerde 
konut yapımına izin verilmemesi
ve kanalizasyon altyapısının
yeniden gözden geçirilmesi gibi...
Bu eksiklikleri
tamamlayamazsak,
her su baskını sonrasında,
"100 yılın felaketi" gibi ifadeleri kullanmak,
sorumluluğu Allah'a yüklemek
gibi bir şey oluyor!..
Bu da günah değil mi?..