Bireyselliğin, karamsarlığın, bencilliğin ve kıskançlığın karşısında kendisiyle barışık, iyimser ve çevresiyle uyumlu, karakterleri farklı üç öğretmen.
Kara kışın esir aldığı Doğu Anadolu’nun uzak ilçesinde (Erzurum- Karayazı) öğretmenlik yapan Samet (Deniz Celiloğlu) ve sıkı arkadaşı Kenan (Musap Ekici) öğrencilere fazla yakınlık gösterdikleri gerekçesiyle okul müdürü tarafından ilçe milli eğitim müdürlüğüne şikayet edilir. Neye uğradıklarını şaşıran her iki öğretmen, taciz savları karşısında derin travma yaşar.
Dayanışmanın olmadığı, salgın hastalığın boy gösterdiği okulda iki öğretmenin suçlanması günlerce konuşulur.
Görev süresini tamamlayan ve İstanbul’a atama bekleyen Samet, suçlamayı hazmedemez, sevecen davrandığı öğrencilerine karşı içindeki öfkeyi dışa vurur. Onları aşağılamak, azarlamak, bağırıp çağırmak Samet’in içinde gizlediği şeytanı gün yüzüne çıkarır. Öğrencisi Sevim’in (Ece Bağcı) ondan daha enerjik olmasını kıskanır, sözleri ile aşağılamaya çalışır.
Samet ne denli öfkeli ve kıskançsa, içinde biriktirdiği kini öğrencilerine yöneltse de kendi ile barışık, dost canlısı, uyumlu Kenan iyimserliğini korumayı sürdürür.
Usta yönetmen iki arkadaşın öğrencilere farklı davranışları üzerinden insanların ruh hallerini anlatır.
Ankara tren garındaki patlamada bacağını yitiren Nuray (Merve Dizdar) ilçede görev yapan bir başka öğretmen. Samet, Kenan’a evlenmesi için İngilizce öğretmeni Nuray’ı önerir. Nuray ile Kenan arasında yakınlaşma başlar. Aslında akıllı ve güzel Nuray, iki erkeği de cezbeder.
Samet, Nuray’ın Kenan’a ilgi göstermesini kıskanır, kabullenemez. İlk başlarda soğuk baktığı Nuray’ı sürekli izler, dikkatini çekmeye çalışır. Bir gece çağrılı olduğu halde Kenan’a haber vermeden Nuray’a yemeğe gider. Özgür bir kadın olan Nuray’ın Samet’e “seni gören oldu mu?” diye sorması taşranın ruh halidir.
Yemekte donanımlı, eğitimli Nuray ile Samet arasında uzun diyaloglarla Türkiye’nin politik ve ekonomik görünümü masaya yatırılır. Karşılıklı atışmaların ardından Samet, Nuray ile birlikte olur.
Filmin finalinde, uzun bir kışın ardından yaz gelir. Bu topraklarda ilkbahar ve sonbahar yoktur. Kızgın yaz güneşi, eriyen karın altındaki otları yakarak sarartır, yeşertmez.
Türk sinemasının “dahi çocuğu” Nuri Bilge Ceylan, Cannes Film Festivali’nde Merve Dizdar’ın “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazandığı Kuru Otlar Üstüne filmi ile yine insan ilişkilerine, gelgitlerine, önlenemez tutkularına değiniyor. Dakikalar süren karşılıklı atışmalarla Türkiye’nin ekonomik, politik ve sosyal yaşamın sorunlarının fotoğrafını çekiyor usta yönetmen.
Bireysel ilişkileri temel almanın yanında, uzun diyaloglar eşliğinde Çehov ve Dostoyevski’ye göndermelerde bulunuyor.
Kuru Otlar Üstüne, Kış Uykusu ve Ahlat Ağacı ile birlikte Anadolu’daki bireylerin ruh hallerini irdeleyen üçlemeyi oluşturuyor.
Akın Aksu, Ebru Ceylan ve Nuri Bilge Ceylan’ın senaryosunu yazdığı Kuru Otlar Üstüne, Doğu Anadolu’daki siyasi sorunlara göndermelerde bulunurken, bölge insanın kış mevsiminde yaşadığı sorunlara değinmeyi ihmal etmiyor.
197 dakika gibi hayli uzun yapımda Nuray’ı canlandıran Merve Dizdar gözleri ile adeta oyunculuk dersi veriyor. Cannes Film Festivali’nde edindiği “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünün doğruluğunu yaşayarak canlandırdığı karakterle kanıtlıyor.
Kürşat Üresin ve Cevahir Şahin’in kamerasından Erzurum- Karayazı ile Adıyaman’ın görkemli doğası gözler önüne seriliyor. Sinefillerin kayıtsız kalamayacağı başyapıt Kuru Otlar Üstüne...
Doğu Anadolu’da üç öğretmen...
Şükrü Karaman
Yorumlar