Nusret biri uysal diğeri deli fişek iki oğlunu alıp dedelerinin çiftliğine hava değişikliği olsun diye götürür. Zafer askerlik sonrası yaşadığı bunalımla ne kadar içine kapanıksa, kardeşi bir o kadar laf dinlemez, haşarı bir delikanlıdır. Dede Faik ise kendi çiftliğinin çevresinde gezinen keçi sürüleriyle ve özellikle onların sahibi olan çobanlardan şikayetçidir. Çevresinde ne olup biterse onlardan bilmektedir. Nereden geldiği belli olmayan bir silah patlaması ve sonrasında yaşananlar çiftliktekilerin huzurunu büsbütün bozacaktır.
Bir Western filmini andıran atmosferi ve mekan kullanımıyla gerilim dolu bir aile trajedisini anlatan film, sorunlarıyla yüzleşmek yerine bir düşman ve günah keçisi yaratan egemen erkek kültürünü mercek altına alıyor. Yönetmen Emin Alper'in ilk uzun metrajlı işi olan filmin yapımcılığını ise Enis Kostepen ile genç yaşta hayat veda eden Seyfi Teoman üstlenmişti.
Emin Alper'in Türkiye sinemasında (hele hele bir ilk filmde) az rastlanır olgunluk ve soğukkanlılıkla kotardığı Tepenin Ardı, western estetiğini de abartıya kaçmadan taşıyan müthiş bir gerilim filmi aynı zamanda. Tüm karakterlerin kendi içlerinde ve birbirleriyle o kadar sağlam çatışmaları var ki filmin ilk dakikasından itibaren her an olaylar kontrolden çıkabilir, kan gövdeyi götürebilir, ortalık mahşer yenine dönebilir gibi hissediyor insan. Bütün film diken üstünde izleniyor. En ufak kıvılcımda patlamaya hazır bir paket var karşımızda. Fakat karşımızdaki insan topluluğu kendileriyle yüzleşmekten o kadar korkuyor ve suçu sürekli tepenin ardındaki hayali bir düşmana atmaya o kadar alışmışlar ki, o kafalardan bir çözüm çıkmasını beklemek beyhude. Hastalıklı bir fasit daire sürdükçe sürüyor.