Bir avuç kömür için insanların ciğerini söktüler Muğla Akbelen’de.
Birileri karına kar katsın, varlıklarını büyütebilsin diye ağacına, ormanına sahip çıkan halkın direnişine karşın orman katliamı yaşandı doğa harikası Akbelen’de. 
Bölge sakinleri ve yurdun çeşitli yerlerinden gelen sivil toplum kuruluşu temsilcileri, günlerdir karşı çıktı, direndi kıyıma. Lakin  başaramadılar. 60-70 yaşındaki 65 bin ağacın kömür çıkarma alanı oluşturma adına iş makineleri ile paramparça edilmesini engelleyemediler .
Muğla Akbelen’de termik santrale kömür sağlamak için ormanlık alanda ağaç kesimine 24 Temmuz’da başlandı ve bir hafta sürdü. Bu sürede ekmeğini, aşını ormandan, buralarda yetiştirdiği tarım ürünlerinden sağlayan, aralarında 80-90 yaşlarında ninelerin de bulunduğu bölge halkı direndi, ağacına sahip çıktı, sabahlara dek nöbet tuttu. Ama ciğerleri 65 bin ağacın yok olmasını önleyemedi.
Aslında iki yıldan bu yana bölgede çevre katliamı yaşanıyor. Son kıyımlar can yakmaya başlayınca ülke gündemine oturdu. Türkiye’nin gözü bir anda buraya çevrildi. Yaşam alanlarını koruyan köylülerin yanı sıra, çevre dostları ve bilim insanları mücadeleye sahip çıktı. Valilik ağaç kesiminin sonlandığını açıkladı.  Ancak kıyımın küçük boyutta devam ettiği belirtiliyor.
 Bitse de bitmese de aşırı sıcaklar altında kavrulduğumuz bugünlerde yaşama can suyu sağlayan ormanların katledilmesi unutulmayacak. Çevre sınavında sınıfta kaldık. Kara bir leke olarak tarihteki yerini alacak Akbelen kıyımı.
Kömür ile enerji üreten termik santraller, dünyada işlevini yitirdi. Ülkeler fosil yakıttan vazgeçip yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelirken, Türkiye fosil yakıt kullanımında ısrarlı. Yatağan’da olduğu  gibi çok sayıda termik santrallerle enerji üretilmeye devam ediliyor.
Bu santrallerin atmosfere saldığı karbondioksit ve gazlar ozon tabakasını delerek sera gazı oluşturuyor.  Sonucunda delinen ozon tabakasından ötürü aşırı sıcaklık, kuraklık, aşır yağış ve seller meydana geliyor. Dünyanın üzerindeki yorgan olarak nitelendirilen ozon tabakası giderek inceliyor. Sonuçta küresel iklim veya El Nino, her ne ise dünyayı felakete sürükleyen susuzluğa yol açan, gölleri ve barajları kurutan iklim değişikliğinin temel nedeni kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların tüketilmesi. 
Dünya geç olmakla birlikte güneş, rüzgar gibi doğa dostu yenilenebilir enerjiye yöneliyor. Çok sayıda ülke tarafından 2015 yılında imzalanan ve 2016 yılında uygulamaya başlanan Paris İklim Antlaşması, karbon salınımını bırakmak ve temiz enerjiye yönelmek için atılan ilk adımdı. Çoğunluğu altına imza attığı antlaşmaya uyarak kömürle çalışan santralleri kapattı veya üretimi sonlandırmak üzere.
Termik santrallerin belli plan dahilinde kapatılması sera gazı salınımını azatlamanın yanında kömür madenleri sağlamak için doğal kaynaklar yok olmayacaktır.
Ülke olarak iki yıl önce Paris İklim Antlaşması’nı imzaladık. Ancak  santralleri kapatmak için belirgin takvim açıklanmadığı gibi, yenileri kurularak, üretim artırılmaya çalışılıyor. Ne yaman çelişki.  
Dünya hızla yenilenebilir enerjiyi yeğlerken, kuraklıktan en çok etkilenen Türkiye’nin geride kalması Akbelen’de olduğu gibi bir avuç kömür için gözümüz gibi sakınmamız gereken ağaçların kesilmesine, çevre katliamına yol açıyor. Halk da doğal olarak ormanına, ağacına sahip çıkıyor...