Çağşur Katliamı, hafızalarımızda kara bir leke olarak duran, tarihimizin acı dolu bir sayfasıdır.
5 Kasım 1916'da, Nebiyan Dağı'nın eteklerinde Bafra’ya bağlı Çağşur (Esençay) Köyü’nde yaşanan bu vahşet, toplumların birbirine nasıl yabancılaşabileceğinin ve kinin ne kadar yıkıcı olabileceğinin bir göstergesidir.
150 hanelik masum bir köyün, Çağşur'un, yanı sıra Kuşça ve diğerlerinin akıbeti, tarihin karanlık dehlizlerinde yankılanan bir çığlık gibidir.
O gün, Nebiyan Rum eşkiyasının elinde can veren 367 masum insan, sadece sayı olarak kalmamış, aynı zamanda yüreklerde derin bir yas olarak kalmıştır. Bu acımasız baskınlar, sadece o dönemde yaşayanların değil, tüm zamanların vicdanını sızlatan bir trajedi olarak anılmaktadır.
Çağşur ve Kuşça köylerindeki insanlık dışı saldırılar, diğer köylere kıyasla çok daha fazla zarar görmüş ve bu köylerde yaşayan halkın çoğunluğu katledilmiş veya evlerini kaybetmişlerdir. Bu katliamların ardından Nebiyan Rum çetelerinin faaliyetleri, Bafra Adliyesi kayıtlarına kadar yansımış ve 110 ayrı vaka olarak kayıtlara geçmiştir. Bu vahşetin boyutları, adliye kayıtlarına geçen ve geçmeyen olaylarla birleştirildiğinde, daha da dehşet verici bir hal almaktadır.
Bu tür olayları anlatmak, unutmamak ve dersler çıkarmak için önemlidir.
Unutmamalıyız ki, tarih tekerrürden ibarettir ve geçmişin hatalarından ders almayanlar, aynı acıları yeniden yaşamaya mahkumdurlar.
Çağşur Katliamı'nın yıl dönümünde, kaybedilen hayatları anmak ve bu tür insanlık dışı olayların bir daha yaşanmaması için toplumsal ve bölgesel bir bilinç oluşturmak bizlerin sorumluluğundadır.