Nasıl bir ruh
halidir bu
böyle, anlatamam!..
"Yaşlandık"
diyeceğim
ama bir ben
değilim bu halde olan!..
Neredeyse
herkes bu
haletiruhiye
içinde
adeta
kendinden geçmiş durumda...
Anlatmak kolay
elbette!...
Paltosunu çıkarıp,
yardım kolisine bırakan
genci...
Titreyen elleriyle
uzattığı
parayı,
bankamatikten
yardım hesabına
yatırılmasını
isteyen
yaşlı teyzeyi...
Kefen parasını
muhtar Güven Akan
kardeşimize
veren dedeyi...
Eşine
elektrikli sobayı yardım paketine
koymadı
diye
öfkelenen
genç adamı...
Merhamet öyküleri
çok...
Ve dün biri
daha karşıma çıktı...
Cumhuriyet Meydanı'ndan
büroya
geçerken, hemen kaldırımda
simit satıcısından
iki koli pet
şişe suyunu satın alıp;
Çanakkale Savaşı'nda
276 kiloluk
top mermisini
taşıyan Seyit Onbaşı gibi
gururla omuzlarında
yardım kabul merkezine
götürmekte olan
2 kız öğrenciyi de...
Anlatmak zor!..
Onlara "Helal olsun kızım sizlere" diye seslenebildim...
O sırada
tanıdık olan simitçi
ve ben
gayriihtiyari
başımızı başka tarafa çevirdik!..
Islanan gözlerimizi
birbirimizden kaçırdık
güya...
Yani, bir ben değilim
böyle olan!..
Herkes,
dokununca
kırılan
"cam çocuk"
gibi adeta...
Bu ruh hali
içinde
olmak
kahrediyor insanı...
Çaresi var tabii ki!..
O da "Bizlere güç ve
kuvvet
ver Allah'ım"
diyerek, Yüce Rabbimize
sığınmak!..
Bu depremlerde,
sadece 10 il ve
ilçelerindeki
evler değil;
85 milyonun da
yüreği yıkıldı böylece...
5 gün sonra bile
enkaz altından çıkan
insanlar var ama
hepimiz
hala manevi göçükten
çıkarılamadık!..
Yani, bu hal
yaşlılıkla
ilgili değil...
TV'leri
izlemek gelmiyor içimden
ama işim gereği mecburum!..
Kime sorsam
ruh hali
farksız!..
Dayanılacak gibi
değil ama Allah, metaneti de veriyor...
Tıpkı, analarımız, babalarımız ve en sevdiklerimiz
Hakk'a yürüdüğünde olduğu gibi...
Hayat o zaman da bitmedi!..
Aile, eş, dost ve akrabaların
destekleriyle
acıları hafiflettik ama
unutmadık!..
Zaman hep sardı yaraları...
Bu büyük felaket sonrası
da böyle olacak!..
Acılar hafifleyecek
ama
bazı şeyler
asla unutulmayacak!..
Özellikle de
"dayanıklı"
diye satılıp,
depremde toz yığınına
dönüşen evleri
yapan,
onların
hırsızlığına
göz yuman
ve dolaylı ya da dolaysız
bir biçimde
bu
günahın bir parçası olanları
unutmak mümkün mü?..
Ve onlar
cezalarını
çekmeden
de bu yaralar
hiç kapanmayacak!..
Şimdi hesap sorma, yaraya
tuz basma zamanı
değil;
kenetlenme zamanıdır!..
Millet de
bunu yapıyor zaten!..
Necdet Uzun yazdı: Yaraya tuz basmak!..
Necdet UZUN
Yorumlar