Yüksek Beklentiler ve Tükenmişlik: Üstün Zekalıların Pes Etme Noktası

Abone Ol

Selen, 14 yaşında üstün zekalı bir gençti. Henüz küçük yaşlarda, öğretmenleri ve ailesi onun olağanüstü yeteneklerini fark etmişti. Selen, her konuda hızlı öğreniyor, zor matematik problemlerini kısa sürede çözüyordu. Çevresindeki herkes ondan büyük başarılar bekliyordu. Derslerde mükemmel sonuçlar alıyor, yarışmalarda birincilikler kazanıyordu. Ancak bir süre sonra, Selen’de bir değişiklik gözlendi. Eskisi kadar istekli değildi, derste daha az katılım gösteriyor, yarışmalara girmek istemiyordu. Ailesi ve öğretmenleri bu duruma şaşırmıştı. Nasıl olur da bu kadar parlak bir zihin pes edebilirdi?

Bir gün, Selen’in matematik öğretmeni onunla birebir bir konuşma yapmaya karar verdi. Öğretmeni, Selen’in gözlerinde gördüğü yorgunluğu ve umutsuzluğu fark etmişti. “Selen, bu aralar kendini nasıl hissediyorsun? Neden bu kadar içine kapandın?” diye sordu.
Selen, derin bir iç çekti ve şöyle yanıtladı: “Herkes benden en iyisini bekliyor. Her yarışmada birinci olmam, her sınavda en yüksek notu almam gerekiyor. Ama artık bu beklentileri karşılamak istemiyorum. Ne yaparsam yapayım, yeterli olmuyor gibi hissediyorum. Sürekli daha iyisini yapmam gerektiği söyleniyor, ama ben tükendim.”
Selen’in bu sözleri, öğretmenini derinden etkiledi. Üstün zekalı çocuklar, genellikle kendi yetenekleri nedeniyle yüksek beklentilere maruz kalırlar. Bu beklentiler, onlarda büyük bir baskı yaratır. Çevrelerinden gelen sürekli "daha iyi olmalısın" mesajı, onların üzerlerinde büyük bir yük oluşturur. Selen gibi birçok üstün zekalı çocuk, bu baskı altında kendini sıkışmış ve tükenmiş hissedebilir. Başarıdan başarıya koşarken, bir noktada bu tempoya dayanamaz hale gelirler ve pes ederler.
Bu tükenmişlik hali, genellikle yüksek standartlar ve sürekli mükemmellik beklentisiyle ilişkilidir. Üstün zekalı bireyler, kendi yeteneklerinin farkındadırlar ve bu farkındalık, bazen onların kendilerine karşı acımasız olmalarına yol açar. Selen, sadece dışarıdan gelen beklentilerin değil, kendi iç dünyasındaki mükemmeliyetçiliğin de kurbanı olmuştu. En ufak bir hata, onun gözünde büyük bir başarısızlık olarak görünüyordu. Zamanla, bu durum onun özgüvenini sarstı ve çabalamaktan vazgeçmesine neden oldu.
Ayrıca, üstün zekalı bireyler, monotonluktan çabuk sıkılırlar. Sürekli aynı tip görevlerle uğraşmak, onların yaratıcı düşünme kapasitelerini köreltir. Selen, okulda karşılaştığı standart testler ve projelerle ilgisini kaybetmişti. Ona göre, bu görevler yeterince zorlu ve anlamlı değildi. Bu durum, onun motivasyonunu düşürdü ve nihayetinde çabalamaktan vazgeçmesine yol açtı.
Bu hikaye, birçok üstün zekalı bireyin yaşadığı içsel mücadeleyi yansıtır. Onlar, genellikle yeteneklerinin ve başarılarının ağırlığı altında ezilirler. Bu, onların çabalamaktan vazgeçmesine ve kendilerini yetersiz hissetmelerine neden olabilir. Selen’in yaşadığı durum, bu çocukların ne kadar hassas olduklarını ve dikkatli bir destek sistemi olmadan ne kadar kırılgan olabileceklerini gösteriyor.

Sonuç olarak, üstün zekalı ve yetenekli bireylerin pes etmesi, genellikle aşırı yüksek beklentiler, mükemmeliyetçilik ve monotonlukla ilişkilidir. Onların yeteneklerini en iyi şekilde kullanabilmeleri için, destekleyici ve anlayışlı bir çevreye ihtiyaçları vardır. Bu bireylerin sadece başarıları değil, duygusal ve zihinsel sağlıkları da önemsenmeli ve onlara bu süreçte rehberlik edilmelidir.

Uzman Psikolojik Danışman / Özel Yetenekliler Uzmanı
Tuğçe GÜNDÜZ YILMAZ