TOPLUMDA NEFRET YUMAK OLMUŞ

Abone Ol

Merhaba kıymetli okuyucularım; hepimiz duygu karışıklıkları yaşarız, bazen bir duyguyu nasıl ifade edeceğimizi bilmez, çoğu kez içimizdeki duygunun tam tersi bir biçimde davranırız. Duygu-eylem karmaşası yaşanmasında farklı etkenler söz konusudur. Ancak sert duygular genellikle daha net bir şekilde ifade edilir; keza sert duyguların daha keskin davranışa dönüştürüldüğünü de söylemek mümkün. Nefretin ana kaynağı olarak aşağıdaki veriler dillendirilir: Genellikle; nefret söyleminin, günümüzde önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıktığını kaydeden uzmanlar, bu kavramın, toplumun güç ilişkilerini ve sorunlarını yansıtarak mevcut problemleri açığa çıkardığını ve şiddet olaylarının sinyallerini verdiğini söylüyor. Nefret öğrenilen ve pekiştirilen bir duygu olup; temeli yoğun bir düşmanlık duygusuna dayanmaktadır. Bireylerde nefret duygusu oluştuğunda, nefret edilen bireye, gruba ya da nesneye karşı tahammülsüzlük, saygı duymama, aşağılama, hakaret etme, hor görme ve son aşamada fiziksel olarak zarar verme isteği ortaya çıkmaktadır. Failin kendisinden farklı olarak nitelediği kişi veya topluluğa yönelik zarar verme isteğinin kıskançlık, hırs, tatminsizlik gibi birçok nedeni olduğu düşünülmektedir. Bunlara ek olarak tarihsel, kültürel ve sosyolojik nedenler de failin nefret duymasında rol oynamaktadır. Sosyal değişimler, kimlik bunalımları, ekonomik krizler gibi birçok faktör nefret suçlarının işlenmesinin nedeni olabilmektedir. Bu sebeplerin sonucunda da mağdurla birlikte mağdurun ait olduğu gruba da mesaj verildiğinden; zayıf ve savunmasız kişi ve toplulukların güvensizliklerinin ve nihayetinde sosyal kargaşanın artması hedeflenmektedir. Kendimizi değersiz, önemsiz hissettiren ya da bizi yeterince sevmeyen kişilerden ya da böyle hissetmemize neden olan durumlarda kaldığımızda nefret etmeye başlarız. Bu durum tutuma dayalı nefret olarak da adlandırılabilir. Diğeri bizim değerimizin ya farkında değildir ya da bizi özellikle kötü hissettirmek için hak ettiğimiz değeri ve önemi bize göstermiyordur. Böylesi durumlarda nefret bir anda oluşmaz; zamanla bu olumsuz duygular birikir ve kendi değerimizi, özsaygımızı, onurumuzu vs. korumak için bize kötü davrananlardan nefret ederek onlardan uzaklaşırız. Bize karşı dürüst davranılmamasından veya bize dürüst davranmadıklarını ya da bizi kasten aldattığını düşündüğümüz kişilerden nefret etme eğiliminde oluruz. Burada söz konusu olan bize karşı girişilen somut eylemlerdir; diğerlerinin bize karşı giriştikleri somut eylemler, bizde değersizlik, önemsizlik, aşağılık duyguları yaratır. Kişi alenen kendisine yapılan eylemleri önce sineye çeker; sonra bu eylemlerin sayı ve şiddetinin artmaya başladığına tanık olur. Çünkü bir kez değersizleştirilirseniz, diğerleri sizi bir kez önemsiz bir damga ile etiketlerse sizin ekstra çabanıza rağmen insanlardaki bu kalıp yargıları değiştirmeniz mümkün olmaz. Evet; yazımı işlenmiş özlü sözlerle noktalamak istiyorum. Gidenin arkasından nokta bırak ki gelen büyük harfle başlasın. Kimseye olduğundan fazla güvenme beyaz gülün bile gölgesi siyahtır!.. Sonuç olarak; gülüşlerimi çalanlar, her daim ağlamaya mahkûm kalsınlar. Dememeliyiz. Çünkü toplumda nefret yumak olmuş. Fakat bir gün bu nefret söylemlerinin umuda dönüşeceği güzel günlerin yakın olduğunu düşünenlerdenim. İnsanın ilim ve edebi, en büyük varlığıdır. Eskimez, çürümez, kaybolmaz.( Mevlana) Düşündürebilmek, gelecek için üretilecek ürünün ana kapısıdır. ( Kazım İLHAN ) Bu sözün ne kadar önemli olduğunu konular işlendikçe fark edeceğimizden eminim. Toplumun ve ailenin en büyük ilacı doğru iletişimdir. ( Kazım İLHAN ) Birlikte siz, biz demeden, sıcak, sevecen ve mutlu birlikteliklerin bir arada olduğu sağlıklı neşeli yarınlar dilerim.
Hoşça kalın...