Sokaklar suç çeteleri, manyaklar, uyuşturucu bağımlısı psikopat, soysuz caniler ve hırsızlarla kaynıyor. Her an karşınıza çıkabilir böyle suç makineleri. Öylesine gözü dönmüş ki bunların, insanlara acımasızca kıyabiliyorlar. O manyaklardan biri, yaşamının ilkbaharında, bir yıllık evli, henüz 9 aylık polis memuru olan Şeyda Yılmaz’ı İstanbul’da şehit etti. Motosiklet hırsızlığı suçundan yakalandıktan sonra karakoldan firar eden cani, polisle girdiği çatışmada geleceğe ilişkin büyük umutlar taşıyan genç bayan polisi yaşamdan kopardı. Çocukluğundan beri polis olmayı düşleyen Şeyda Yılmaz, kendi gibi polis olan genç meslektaşı ile evli idi. Genç çiftin umudu, düşleri sokaklarda serseri mayın gibi gezinen bir katilin acımasızlığı ile sonlandı. Yakalanmasının ardından verdiği ifadede olayı hatırlamadığını söyleyen soysuzun, uyuşturucu bağımlısı olduğu ortaya çıkıyor. Öylesine yaygınlaştı ki bu illet. Artık okul önlerinde genç beyinler zehirlenerek esir alınıyor, uyuşturucu bağımlısı oluyor genç bedenler. Hem aileye hem topluma karşı birer canavara dönüşüyorlar. Zehir tacirlerinin soysuzluğu, genç beyinleri işlevsiz hale getiriyor. Ardından büyük aile dramları yaşanıyor. Şeyda Yılmaz’ı şehit eden soysuzun 26 suç kaydı varmış. Nasıl olur da böylesine azılı katil, elini kolunu sallayarak toplum içinde gezebilir. Son yıllarda ceza infaz kanununda yapılan değişiklikler, canilerin hemen salıverilmesine olanak tanıyor. Özellikle yaralama, hırsızlık, yağma gibi suçlarda yakalanan failler aynı gün denetimli serbestlikle bırakılıyor. Yaralama, hırsızlık ve yağma suçlularının faillerini polis ve jandarma yakalayıp adalete teslim ediyor. Ancak ceza infaz kanunu uyarınca serbest kalıyorlar. Savcı ve yargıcın da yapacağı bir şey yok. Genç polis Şeyda Yılmaz’ın şehit olması mevcut infaz yasasında gerekli değişikliğin mutlaka yapılması zaruretini yetkililere göstermiştir umarım. Artık insan yaşamı kıyıcılarının, suç makinelerinin toplum içinde, aramızda serbestçe gezmesini istemiyoruz. Her an her yerde bu tür arızalı tipler karşımıza çıkabilir, olumsuz bir olaya uğrayabilir, canımızdan olabiliriz. İstanbul Planlama Ajansı’na göre günde 6 kişi silahlı şiddet olaylarından ötürü yaşamını yitiriyor. Küresel Organize Suçlar Raporu’na göre ise Türkiye suç işleme oranlarında Avrupa’da birinci, dünyada 14. sırada yer alıyor. Hiç yakışıyor mu bu sıralama bize. Bu tablonun giderilmesinde yasadaki kuralların, anayasa ve uluslararası sözleşmelerdeki kurallara uyumlu uygulanması şarttır. Yargı kararları birbiri ile uyumlu olmalı ki adaletin terazisi eşit olsun. Tabii şiddettin, yağmalamanın, cinayetin, hırsızlığın bu denli yaygın olmasında silah ruhsatına erişimin zor olmaması önemli etken. İş o aşamaya geldi ki okul sıralarında eğitim alması gereken gençler sosyal medyada bırakın tabancayı, uzun namlulu silahlarla sözüm ona kahraman edası ile poz veriyor. Tıpkı genç polis memuru Şeyda Yılmaz’ı şehit eden sapık ruhlu cani gibi. Sokaklar bu tip sorunlu kişilerle dolu. Adam beline tabancayı koyup, üstüne uyuşturucuyu da çekti mi dünyanın kralı sanıyor kendisini... Yeter artık bu azılı toplum düşmanlarına daha fazla alan bırakılmasın. Ceza infaz yasasında mı ya da diğer yasalarda mı neyse gerekli düzenlemeler yapılarak ölene dek zindanda çürüsün bu katiller. Yazık değil mi genç polis memuruna, eşine ve ailesine. Gözaltında tutulduğu Emniyet'ten adliyeye götürülürken çöp poşeti giydirilmesi, elleri arkadan kelepçeli iki kadın polis eşliğinde Hayvan Büro Amirliğine ait araca bindirilmesi o caniye yakışan uygulamaydı . Zira o insanlığını yitirmiş ucube bir varlık. Hayvanlar bile böylelerinden daha sağduyulu ve sevgi dolu...