Sendikaların asgari ücret yarışı

Abone Ol

Beş yılın ardından, işçi, işveren, memur, çiftçi temsilcileri ile hükümeti buluşturan “Çalışma Meclisi” ‘ne temmuzda ara zam yapılıp yapılmayacağı merak edilen asgari ücret, hayat pahalılığı, esnek çalışma modeli ve iş güvencesi damgasını vurdu.
Hükümete yakınlığı ile bilinen Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın  konuşmasında asgari ücret çıkışı dikkati çekti. Asgari ücretin yetersizliğine vurgu yapan Arslan, çalışanların yüzde 40’ının asgari ücret aldığını ifade ederek Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısını “kurumuş söğütten düdük olmaz” şeklinde eleştirmesi de hayli anlamlı idi.
Hak-İş Genel Başkanı, çok önceden bu yana yapısını demokratik bulmadığı komisyona diğer işçi sendikaları temsilcilerinin de katılması gerektiğini, çoğulculuğun sağlanmasını istiyor.     
AK Partili belediyelerde örgütlü olan ve en fazla üyeye sahip Hizmet İş Sendikası’nın da genel başkanı olan Mahmut Arslan’ın asgari ücret eleştirisi “yerel seçimlerde birinci parti çıkan CHP’ye, el değiştiren belediyelere üstü kapalı mesaj ve üyelerini yitirmeme kaygısı” olarak nitelendirildi. 
CHP’nin edindiği yeni belediyelerde çalışan emekçilerin yakın sürede sendika değiştirerek DİSK’e bağlı Genel-İş ile Türk-İş’e bağlı Belediye-İş’e üye olmaları kuvvetle muhtemel. Bu halde Hizmet-İş Sendikası önemli sayıda üye işçi yitirecek, aidat gelirinden yoksun kalacak.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na emekçileri temsilen katılan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın temmuzda ara artışa doğrudan değinmemesi, ücret artışı ile zam yapan marketlerin 1 yıl kapatılmasını önermesi, tabanda düş kırıklığı yarattı. Türk-İş’in inisiyatif alıp asgari ücrete ara zammı sürekli gündemde tutması gerekmez mi? Emekçiler 9 ay daha 17 bin TL ile yaşamını ne denli rahat sürdürebilir? En büyük konfederasyon sorumluluğunu üstlenerek asgari ücrete ara zam çağrılarına önderlik etmesi temel ödevi Türk-İş’in. Asgari ücretli yardıma muhtaç hale gelirken, emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 24’e gerilerken sendikacıların asgari ücret çıkışı, son derece yerinde. Öyle ya Türkiye’de çalışanların yüzde 40’ı asgari ücretli iken bu oran AB ülkelerinde yüzde 10 dolayında. Emeğin milli gelirden aldığı pay OECD ülkelerinde yüzde 55-60, AB ülkelerinde yüzde 65-70 oranında. Bizde ise yüzde 24.        
İşçi sendikaları konfederasyonlarının “asgari ücrete ara zam yarışı” erken başladı. DİSK ve Hak-İş ara zammın zorunluluğunu dile getirirken, Türk-İş hayat pahalılığı önlenmediği sürece ücrete yapılan zammın hemen eridiğini, öncelikle mutfağı yakan pahalılığına çözüm bulunmasını istiyor. Hükümetin ara zamma kapıyı kapattığı asgari ücret tartışmaları temmuza dek gündemin birinci maddesi olmayı sürdürecek gibi görünüyor.
Çalışma Meclisi’nde öne çıkan diğer başlıklar iş güvenliği ile patronların ısrarla dile getirdiği esnek çalışma modeli oldu. İş güvenliğine ilişkin yeterli önlemlerin alınmadığını belirten Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın önünde “Bakanlık müfettişleri görevini yapmıyor. Türkiye’de iş güvencesi varmış, hadi oradan” demesi hükümete yönelik ağır eleştiri idi.
Hak-İş Genel Başkanı sanki muhalif sendikacıymış gibi yakın ilişkileri bulunduğu siyasi iradeye yüklendikçe yüklendi. Aslında emekçinin yaşadığı sorunları dile getirmesi görevi idi. Lakin biraz geç kalmadı mı?
Patronları temsilen Çalışma Meclisi’ne katılan TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol ise yine esnek çalışma modelinin uygulanması gerektiğine işaret etti. Salgın döneminde bu yana bu istemlerini sürekli dile getiren patronlar daha ucuz ücretle daha az emekçi çalıştırmanın peşindeler.
Çalışanların yüzde 30’u için esnek çalışmanın uygulanması olası imiş. İyi güzel de evden, uzaktan çalışanların ücretinde kısıtlama olmayacak mı, işten çıkarmalar artmayacak mı? Bir de bunun güvencesini versin işverenler...