Türkiye'nin
ekonomik, sosyal
ve siyasal açıdan
adeta "dönüm noktası" olacak
bu
seçimler;
aynı zamanda da
ülke için
ciddi bir "demokrasi"
sınavı niteliği
taşımaktadır...
Sağduyu
sahibi
insanlar,
bunun farkındadır...
Millet İttifakı
Cumhurbaşkanı
Adayı Kemal Kılıçdaroğlu
ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin
bu yöndeki açıklamaları,
gerginliği azaltacak
ifadelerdi...
Bu anlamda,
Cumhurbaşkanlığı
Sözcüsü İbrahim Kalın'ın
geçenlerde bir TV kanalında,
"Seçim sonucu ne olursa olsun, saygılıyız"
ifadesi de
önemli bir mesajdı...
Ancak buna rağmen
son olarak Erzurum'da
yaşanan
olayla, sadece Ekrem İmamoğlu değil,
aslında sağduyu
çağrıları da
taşlanmıştır!..
Aynı gün
Ata İttifakı'nın Cumhurbaşkanı Adayı Sinan Oğan'ın
seçim otobüsünün
Diyarbakır'da saldırıya uğraması da öyle...
Ortaya çıkan bu tablo karşısında,
siyasi parti liderlerinin
ister ortak
ister ayrı ayrı
yapacakları
açıklamalarla,
bu tür provokasyonlara
karşı uyarılarda
bulunmaları,
demokrasi açısından
doğru bir hamle olacaktır!..
Sadece uyarmakla kalmayıp,
sosyal medya hesaplarında,
"kışkırtıcı"
paylaşım yapan
parti görevlilerinin de
tüzük gereği
cezalandırılması gerekir!..
Yoksa, demokrasiyle
bağdaşmayan
bu tür tatsız olayların
önüne geçmek mümkün olmayacaktır!..
Gençlik yıllarımız,
siyasi kavgalar ve silahlı çatışmalarla
geçti...
Arkadaş arkadaşa, komşu komşuya,
kardeş kardeşe düşman edildi, kurşun sıktı...
12 Eylül öncesinde,
yaşatılan bu acılarda,
binlerce canımızı kaybettik,
kazananlar ise
bizi birbirimize düşürenlerdi...
Mezhep kavgaları,
sağ-sol çatışmalarının
altında yatan gerçek nedeni,
yıllar sonra öğrenmiştik ama
iş işten geçmişti...
O yüzden, bu seçim öncesi
ortaya çıkmaya çalışan
"karanlık eller"in
benzer tezgahlarına
düşmemek için
herkesin
sorumlu davranış
göstermesi
gerekiyor!..
Seçimlerin sonucunda,
Erdoğan ya da
Kılıçdaroğlu
kazanacaktır, elbette!..
Asıl mesele;
provokasyonlarla
"kargaşa" çıkarılarak,
hepimizin
kaybetmemesidir!..
Çünkü, bizler için
başka Türkiye yoktur!..