Alo 153 Kent Yönetim Merkezi'nin
ışıkları yanıktı...
İçeride de personel
çalışıyordu...
Yürütmesi durdurulan
bir yerde,
faaliyet olabilir miydi?..
Ve planı olmayan
ama iskan ruhsatı
bulunan
"garip" yani "tuhaf" yapıda
nasıl hizmet verilebilirdi?..
Böyle bir durum
nasıl olabilirdi?..
Bunun için
bazı
hatırlatmalarda bulunmakta
yarar var!..
Samsun Büyükşehir Belediye
Başkanı Mustafa Demir,
seçimden önce
bu bölgeyi
"Kıyı Kenar
Kanunu"na uygun olmayan yapılardan
arındıracağını
söylemiş,
bunun için Valilik ve Atatürk
Kültür Merkezi'ni
yenileri yapıldıktan sonra
yıkacağını beyan etmişti...
Demir, makama oturduktan sonra
farklı bir eylemle
Kültür Park'taki
ağaçları da kestirerek, orada
Alo 153 Kent Yönetim Merkezi'nin
temelini atmıştı...
İlk ihaleyi alan
müteahhit,
inşaatı yarıda bıraktıktan sonra
yeni bir artışla
Kent Yönetim Merkezi
yeniden yükselmeye başlarken;
Mimarlar
Odası itiraz etti.
Mahkeme,
yürütmeyi durdurma kararı verdi. Büyükşehir Belediyesi
plan değişikliği yaptı ama bu sırada da yeni itirazların
geleceği biliniyordu...
Öyle de oldu...
Yargı, yine yürütmeyi durdurdu...
Kendisi de mimar olan
Mustafa Demir,
bu süreçte,
bir çare buldu...
Aklına, birtakım muafiyetleri
içeren "Millet Bahçesi" geldi ve
meclis kararıyla
yargı kararlarından
kurtulmak istedi...
Alo 153 Kent Yönetim Merkezi'nin
planı yoktu ama iskanı vardı artık!..
Demir sorunu çözdüğüne göre,
153 Kent Yönetim Merkezi de
faaliyetine başlayabilirdi...
Ancak, unuttuğu ya da unutturmak istediği
bir şey vardı...
O Millet Bahçesi'nin
nazım ve uygulama
imar planına
itiraz edilmişti...
Mimarlar Odası'nın
açtığı davada,
bilirkişi heyeti
"ders" verir gibi
bir rapor hazırladı...
Uzun bir rapor ama
özetleyelim...
Alo 153 Kent Yönetim Merkezi
ve adı İlçe Terminal Binası iken
tepkiler üzerine
"Transfer merkezi" olarak
değiştirilen
yapının içinde bulunduğu alan,
"Millet Bahçesi olarak belirlenen alanlar bütüncül olarak değerlendirilip,
yapılaşma ile ilgili koşullar toplam alan üzerinden belirlenecektir"
ifadesi başta olmak üzere
birçok konuda
kanuna ve yönetmeliklere
uymuyordu...
Bu yapılaşmalar,
Millet Bahçesi'ndeki kapalı ve açık alan
dengesini bozuyordu...
Bilirkişi
raporunun son bölümünde,
"Dava konusu edilen nazım ve imar planı değişikliklerinin
şehircilik esaslarına, imar mevzuatına
ve Millet Bahçeleri Rehberi'ndeki yer seçimi kriterlerine ve Kıyı Kenar Kanunu
Yönetmeliği hükümlerine uymadığı"
belirtildi...
Mahkeme, kararını verecektir elbette...
Ancak, ortada bir "garabet" vardı!..
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın
yer seçimi kriterlerine uymayan
o bölge, bu haliyle
nasıl "Millet Bahçesi" olacaktı?..
Yargı kararlarından kurtulmak için
bulduğu çare de
yasa ve yönetmeliklere takılan
Mustafa Demir'in
bunca olumsuz gelişmeye karşın
bu girdaptan kurtulma
yöntemini şimdi daha çok merak ediyorum doğrusu...
Rahmetli Demirel,
"Demokrasilerde çareler tükenmez" demişti ama
hemen hemen her önemli projesi
yargı kararlarına
takılan, birçok icraatıyla
esnaf ve vatandaşla
karşı karşıya
kalan, çalışanlarının hakları
konusunda
şikayetlere
yol açan uygulamalar yapan
Mustafa Demir'in
bu tavrının
hem kendisini hem de şehri tükettiğini
geç olmadan
anlaması gerekmez miydi?..
Yoksa, bu gidişat
ne kendisi ne de
bu şehir için
sürdürülebilir değildir!..