Yıllardır tanıdığım, zaman zaman da
eleştirdiğim
Samsunspor A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
Yüksel Yıldırım'ı,
geçen akşam
yaygın TV'nin
spor programında
izlerken;
"reyting"
uğruna
ortaya konulan
tablo karşısında,
"yuh olsun"
demekten kendimi alamadım...
Moderatörünün
bile yaşananlardan sıkıldığı
ve "Bir kahve molası verelim"
diye toparlamaya çalıştığı
programı,
reklamlara geçildiğinde kapattım...
Program moderatörü
hariç,
3 spor adamının
yönelttiği
sorular,
bence "kışkırtıcı" idi...
O yüzden de "reyting" hedefine
ulaşıldığını sanıyorum...
Böyle bir şey görmedim...
Yıldırım'a soru yöneltiliyor
ama cevap vermesi
engelleniyordu...
Bir ara, Yıldırım'ın bunaldığını
hissettim...
Bu ruh haliyle de
ağzından yanlış anlaşılabilecek
sözcükler çıkabileceği
endişesini taşıdım...
"Çok paran var, yarısını transfere
harcasana" ifadesinden
"Galatasaray'a başkan olacak mısınız?"
sorusuna kadar,
hepsi Yıldırım'ı çileden
çıkaracak
nitelikteki sorulardı...
"Gırgır" geçer gibi
kahkahaların atıldığı
programda;
Yıldırım, bir gaf yapsaydı
başına sıkıntı alacaktı...
Yüksel Yıldırım,
fıtratı itibarıyla
eskilerin deyimiyle
"Nevi şahsına münhasır" bir insandı...
Geçmişte, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile bile
davalık olmuştu...
Yani, programdaki
endişem de
işte bu yüzdendi...
Çünkü, Yüksel Yıldırım'ın yapacağı
bir yanlış, Samsun'u bağlardı...
Aslında, böylesine
büyük bir güç
arkasında olan
ve söylemleriyle
sık sık gündeme gelen, bu yüzden de
sosyal medyada
"linç" girişimlerinin
hedefindekiler,
bulundukları ortama
dikkat etmek zorunda...
Meşhur hikayeden
yola çıkarsam,
ne demek istediğim anlaşılacaktır...
Papa, Londra ziyareti için uçaktan indiğinde,
gazetecilerden biri sordu:
"Genelevi ziyaret edecek misiniz?"...
Uçak yolculuğundan yorgun düşen papa,
gayriihtiyari olarak gazeteciye "Londra'da genelev var mı?"
dedi...
O gazetecinin
çalıştığı gazetenin
ertesi günkü
haberin başlığı,
"Papa, uçaktan iner inmez; Londra'da genelev var mı
diye sordu" oldu...
Bilmem anlatabildim mi?..
Necdet Uzun yazdı: Kışkırtıcı sorular...
