Yazıişleri Müdürümüz Merve İlhan,
"Depremi hissettiniz mi?" dediğinde,
şaşırdım...
"Ne depremi?"
dedim...
Kandilli Rasathanesi'nin
sitesine girmelerini
söyledim...
Bir iki dakika sonra
"Deprem kaydı yok"
cevabını aldım...
Ardından
bizim güvenlik-adliye muhabirimiz
Emre Öncel,
Anakent İş Merkezi'nden düşen büyük bir beton kütlenin
çevrede korku yarattığını
ve bölgedeki esnafın
"Deprem oldu" sanarak,
dükkanlarından
sokağa fırladıklarını telefonda
anlattı...
Hatta bu korkunç an,
bir esnafın
güvenlik kameralarına da
yansımıştı...
Kanal S ekibinin
bölge esnafıyla yaptığı
röportajda,
tepkiler yükselmişti: "Böyle tedbirsiz
yıkım olur mu?"
Anakent İş Merkezi'nin
sağlıklı bir biçimde yıkımı
için uygun alan yok!..
Dar alanda yıkım,
gerçekten de zor!..
Ancak, dünyada
ilk kez böyle dar alanda
yıkım olmuyor elbette...
Güvenli yıkım
için
alınması gereken
önlemler
var...
"Yıkılacak kısımlar, yıkılmadan önce ve yıkım sırasında bol su ile sık sık ıslatılacak ve toz kalkmaması için gerekli tedbirler alınacak...
Yıkılacak kısmın etrafında, en az yapı yüksekliğinin iki katına eşit güvenlik alanı bırakılacak ve bu alan korkulukla çevrilecek. Boş alan bulunmaması gibi nedenlerle bu yükümün yerine getirilmesi olanağı yoksa, yıkım sırasında fırlayacak parçaların etrafa zarar vermesini önlemek için, yapı etrafı gerekli yükseklik ve dayanıklılıkta bir perde ile çevrilecek"...
Yıkım sırasında
bol su kullanılmadığı için
etrafın toz duman olduğu
gelen şikayetler arasındaydı...
Binanın çevresinin
gerekli yükseklik ve
dayanıklılıkta
bir perde ile çevrildiğini
söylemek de pek mümkün değil!..
Dün olay sırasında,
büyük bir tesadüf eseri
yoldan geçen
vatandaş yoktu...
"Allah korudu" yine...
İlgililer, çevrede büyük panik yaratan
kütlenin düşmesini
bir uyarı olarak alırsa,
olası bir can ve mal kaybının
yaşanması
önlenir, diye düşünüyorum...
Bu önlemler maliyetli ama
insan hayatından değerli ne var?..
Orada çalışan işçi veya
çevreden geçen insana
bir şey olursa,
vicdanlar sızlamaz mı?..