Bana göre o, her çilekeş
kadın gibi, "Dünyanın en büyük emekçisi"
idi...
Yemek yap, kazanda
çamaşır kaynatıp 
ipe as;
etrafı sil süpür ve toparla,
iç çamaşırı bile jilet gibi olan
eş için kömürlü ütüyü
hazırla ve
her sabah
banyonun sobasını yak!..
Sonra da her biri
farklı yaşlarda olan 6 çocuğu,
okula hazırla...
Bitmedi daha...
Şehrin göbeğinde
bahçeli bir evde;
tavukların yemini at
yumurtaları topla
ve kediyi, köpeği besle...
Ben yazarken yoruldum da
o bir gün olsun
"Ah" etmeden
çalıştı durdu...
15 yıl önce
1 Mayıs'ta
Hakk'a yürüyen annemden
söz ediyorum...
Bana göre o, 
"Dünyanın en büyük emekçisi"
idi...
"Emekçi günü"nde
vefat etmesi,
bir büyük tevafuktu...
Rabbim,
böyle bir günde
annemi
yanına alarak,
adeta onun emekçiliğini
tescil etmişti...
Sadece annemi anlatmadım aslında...
Böylesine
meşakkat
içinde
hayatlarını
ailelerine
vakfeden ve
bundan da asla
yakınmayan
bütün anneler;
kadir kıymet bilen evlatların
gözünde,
birer yiğit emekçidir...
Yokluklar içinde üretmek ve
aidiyet duygusuyla 
aileyi
sahiplenmektir,
"Emekçi" olmak...
Yemeyip yediren, içmeyip içiren
evlatları için
gecelerini gündüze katan
"Fedakarlık
anıtı"

bu insanların
emeğinin
karşılığı,
hangi ücretle ödenebilir?..
Başta annem olmak üzere,
yüreklerde anıtlaşan
tüm emekçiler
ile
işçinin alın teri
kurumadan hakkını ödeyenlere
selam olsun!..