Hükümetin uzun süredir hayata geçirmeye çalıştığı “esnek çalışma sisteminin” ana hatları ortaya çıkmaya başladı.
“Çalışma saatleri düşürülüyor” diye kamuoyuna sunulan yasal çalışmada asıl amacın kıdem tazminatı olduğu açıkça görülüyor. Yatırım Ortamını İyileştirme Kurulu’nda değerlendirilen çalışmada, “belirli süreli iş sözleşmelerine” olanak tanınıyor. Sürenin bitiminde bildirimsiz iş sözleşmeleri kendiliğinden sona eriyor.
Bir yılın altında kalan sözleşmelerin kendiliğinden sonlanması ile emekçiler kıdem ve ihbar tazminatları başta olmak üzere haklarını alamayacak. Zira 1475 sayılı İş Yasası’nın 14. maddesi uyarınca emekçi aynı işverene bağlı olarak, en az 1 yıl çalışması halinde kıdem tazminatına hak kazanıyor. İşçi, işverenin haklı nedenler dışında işten çıkarması, askerlik, emeklilik, belli prim gününü doldurma, kadınlar evlenme ve ölüm durumunda kıdem tazminatını ediniyor. 14. maddede iş sözleşmesinin kendiliğinden sona ermesi halinde kıdem tazminatı ödeneceğine ilişkin hüküm bulunmuyor. Bu nedenle patronlar kıdem tazminatı ödemekten kaçınabilir. Tazminat alamayan emekçinin yargıya başvurması gerekiyor. Ancak davalar çok uzun sürüyor.
Siyasi iradenin ısrarla çalışma yaşamına getirmek istediği “bir yılın altındaki belirli süreli iş sözleşmelerinin” sonlanması ile emekçi kıdem tazminatına hak kazanamıyor. İşçi sendikaları “esnek çalışma modeli “adı altında hayata geçirilmek istenen “belirli süreli iş sözleşmelerine” şiddetle karşı çıkarak,”belirsiz süreli iş sözleşmelerinin” temel alınmasını savunuyor.Öyle ya, 11 ay 29 gün çalışıp işten çıkarılınca emeğin karşılığını alamamak, hangi vicdana ve adalete sığar.
Hükümetin bir anda gündeme taşıdığı “çalışma saatleri düşürülecek” propagandasının arkasında, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırmak, 1936 yılında 3008 sayılı İş Yasası ile çalışma yaşamına giren kıdem tazminatını ortadan kaldırarak, fona dönüştürmek bulunuyor. Esnek çalışmanın temelinde kuralsızlık ve kayıt dışı istihdam yatmaktadır. Eğer hayata geçirilirse “işçiyi kullan at” zihniyeti her iş yerinde yaygınlaşacaktır. Uygulama ile yüzde 26.2 düzeyinde olan kayıt dışı istihdam daha artacak, devletin SGK prim ve vergi kayıpları katlanacak.
Hükümet, “kayıt dışı istihdamla yoğun mücadele ettiğini” duyururken, diğer yanda vahşi çalışma sistemini körükleyecek, emekçinin kıdem tazminatı hakkını elinden alacak, kaçak çalışmayı yaygınlaştıracak “belirli süreli iş sözleşmesinde” çok ısrarlı. Patronların talebini karşılamaktan başka bir şey değil bu ısrar. Zira işverenler sürekli “kıdem tazminatı sırtımızda yük” diye bağırıyor. Emekçiyi, üreteni, çarkı döndüreni düşünen yok.
AKP hükümetlerinin mevcut kıdem tazminatını kaldırarak yerine fon getirmek istediği sır değil. Hatta bu doğrultuda çok sayıda kıdem tazminatı fonu kurulmasına yönelik yasa taslakları hazırlanmıştı. Kamuoyunun, özellikle işçi ve sendikaların nabzını ölçmek amacıyla medyaya sızdırılan taslaklar yoğun itirazlar sonucunda rafa kaldırılmıştı. Bu kez, “çalışma saatleri düşürülecek” güzellemesiyle toplumun tepkisi sınanıyor. İşçi sendikalarının bu modele şiddetle karşı çıkacakları aşikar.
Kıdem tazminatı emekçinin olmazsa olmazı, kırmızı çizgisi. Meydanlarda “kıdem tazminatıma dokunma” diye haykırıyor. Alın terinin karşılığı edindiği kıdem tazminatı kızının çeyiz, oğlunun askerlik parası ve dara düştüğünde başvuracağı kısıtlı birikimidir. Eskiden kıdem tazminatı ile konut sahibi ve otomobil alabilen emekçi, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığından ötürü artık alamıyor. Yine de kara gün dostu kıdem tazminatı...