İşçilerin günlerdir sürdürdüğü eylem ve Ankara yürüyüşüne karşın kar eden bir kuruluş daha çok ucuz fiyatla birilerine peşkeş çekildi.
Ankara-Nallıhan Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağı’nın özelleştirilmesine karşı emekçinin, “Burası bizim ekmek kapımız, satmayın” çığlıkları, direnişi siyasi irade tarafından görmezden gelindi. Yılda 120 milyon dolar kar eden işletme Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nca düzenlenen ihale ile 20 milyar TL karşılığında -hem de 7 taksitle- Akçadağ Grubu’na 2060 yılına değin devredildi.
Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ) ait kuruluşun varlık değeri 164 milyar TL olarak hesaplandı. Bu tutarın çok altında, 20 milyar TL’ye iktidar ile yakın ilişkileri olan şirkete 35 yıllığına elden çıkarıldı. Önceki özelleştirmelerde olduğu gibi bir “altın yumurtlayan tavuk” daha kesildi. Kar eden kurumu 35 yıllığına birilerine devretmenin ne anlamı vardı? Türkiye’nin en değerli termik santralini alan özel sektör 5 yılda maliyetini çıkaracak. Bir anlamda bedavaya gitti emekçilerin ekmek kapısı.
Kurumda çalışan Türkiye Maden-İş ve Tes-İş sendikalarına üye emekçiler yılda 120 milyon dolar kar eden kuruluşun özelleştirilmemesi için kendilerini madene kilitledi, açlık grevi yaptı, Ankara’ya yürüdü. Lakin seslerini iktidara bir türlü duyuramadı. Aslında Ankara duydu da görmemeyi yeğledi. Ekmek kapıları şimdi özel sektörün eline geçti. Gelecekleri, iş güvenceleri artık yeni patronlarının iki dudağı arasında. Her ne denli yeni işverenleri “kimseyi işten çıkarmayacağız, aksine istihdamı artıracağız” dese de önceki özelleştirme uygulamalarından ötürü kaygılılar. Kamudan satın alınan önceki kurumlarda söz verilmesine karşın binlerce gariban emekçi kapının önüne konulmuştu. Aynı kaygıları şimdi kendileri taşıyor.
Son örneği Çayırhan Termik Santrali olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin gözde kurumları “özelleştirme” adı altında kamunun elinden çıkarılıyor. Siyasi irade özelleştirmelere olanca hızıyla devam ediyor. ANAP iktidarında başlanan uygulamalarla birlikte 1985 yılından bu yana 72 milyar doları aşkın para elde edildi. Bunların 63.5 milyar dolarlık bölümü AKP döneminde yapıldı. Turgut Özal ile başlayıp, Tansu Çiller ve AKP dönemlerinde süren devlet kurumlarının özel sektöre satışı ile çok sayıda işçi kıdem tazminatları ödenerek işten çıkarıldı, ekmeğinden oldu.
Kamu kurumlarının satışı bu yıl da sürecek gibi. Siyasi irade “Özelleştirmeler yolu ile devletin kamusal fayda taşımayan üretimdeki payının azaltılması sürdürülecek” savı ile gelecekte birçok işletmenin elden çıkarılacağı sinyalini verdi. Kamu mallarını sata sata bitiremediler. Bir türlü dinmiyor özelleştirme tutkuları.
1985 yılında başlayan özelleştirme kapsamında Türk Telekom, TÜPRAŞ, ERDEMİR, PETKİM, TEKEL, Sümerbank, BEDAŞ, AYEDAŞ gibi yüzlerce kamu kurumu ve kuruluşları dış borçların ödenmesi, hazineye kaynak yaratma amacıyla elden çıkarıldı. Oysa bu kurumlar zarar etmiyor, devlete kar sağlıyordu. TEKEL, TÜPRAŞ, ERDEMİR, PEKİM gibi kuruluşlar satıldıktan sonra kar üzerine kar ederek değerini katladı.
Türk Telekom, TÜPRAŞ, Elektrik Santralleri, Barajlar, Seydişehir Alüminyum, Sümerbank, TEKEL ve diğer kurumlar, “zarar ediyor, devlet ayakkabı, basma üretmez, içki satmaz” gibi söylemlerle piyasa değerinin altında fiyatlarla sözüm ona özelleştirildi. Bu fabrikaları satın alanlar üç- beş yıl sonra ödediklerinin çok üzerinde rakamlarla yabancı sermayeye devretti.
Cumhuriyetle yaşıt bu kuruluşlar kamunun elinde kalsa, devlet kazansa, istihdam olanağı yaratılsa fena mı olurdu? Özelleştirme gelirleri, iç ve dış borç ödemelerinde kullanılmak üzere Hazine’nin hesaplarına aktarıldı. Yine de iç ve dış borç azalmadı. Dinmeyen satma tutkusunun bedelini yurttaş ve toplum birçok ürünü pahalı almak veya ulaşmayarak çok ağır ödedi ve halen ödüyor.
Satışlardan elde edilen paranın ne kadarı nereye harcandı, ne kadarıyla borç ödendi bilinmiyor. Kamuoyuna açıklanmış değil. Satılan birçok kurumun arsasına amacı dışında villa, rezidans, gökdelenler dikildi. Oysa özelleştirmelerin amacı işletmeler üzerindeki hantal yapıyı kaldırarak üretim ve istihdam artışını sağlamak, işsizliğin önlenmesine katkı sağlamaktı. Lakin o amaca ulaşılamadı. Adeta yabancılara peşkeş çekildi.
Günümüzde üretimde ve tüketimde yaşanan sorunlar ile işsizliğin artmasındaki temel etmen Cumhuriyet’in göz bebeği kurumların hiç uğruna elden çıkarılmasıdır.
Emekçiyi dinlemediler sattılar...
