Hayatta bazı şeyleri yaşayarak öğreniyoruz. Bu tür öğrenme şekli daha kalıcı ve etkili oluyor elbette. Deprem gibi felaketler, maddi yıkımlarla birlikte acı ve gözyaşlarına da sebep oluyor. Ağır sonuçlarının yanında, yıllarca hafızalarda silinmeyecek izler de bırakıyor...
Kahramanmaraş merkezli depremler, herkese ve her kesime çok şeyler öğretti. Bu zamana kadar olan depremler bir il veya ilçeyi etkileyen en fazla 3 – 5 bin kilometrekarelik bir alanda yıkıma neden olurken; son deprem 10 ili kapsayan 87 bin 663 kilometrekarelik bir alanda yıkımlara sebep oldu. Aynı bölgede 9 saat arayla aynı büyüklükte depremlerde olabiliyormuş anlaşılan. Yer bilimcilere bildiklerinin yanında daha çok bilinmesi gereken hususların olduğu, araştırmalarını da bu yönde derinleştirmeleri gerektiğini öğretti.
Geniş bir alanda etkili olan depremlerde arama ve kurtarma faaliyetlerine katılacak binlerce sayıda ekibin hazır olması, evlerine giremeyen insanlara hijyen ve hazır tuvalet tedariki ile birlikte yüzbinlerce sayıda çadır ve battaniye stokunun bulunması gerektiğini öğretti.
Söz konusu depremlerden önce yapılan deprem tatbikatlarında daha çok deprem anında ne yapılması gerektiği “Çök, Kapan, Tutun” (ÇKT) ile ilgili bilgiler verildi. Keşke depremden sağ kurtulanlara yapılacak yardımların dağıtımı ile ilgili koordinasyon konusunda da ilgili birimlere seminerler verilebilseydi.
Göçük altından 72 saat sonra çıkarılan 5 yaşındaki Hazal’ın, su ister misin? sorusuna; “Yok, daha muayene olmadım” cevabı, her yaştaki insana deprem sonrası nasıl davranılması gerektiğini öğretti…