Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş kampüsünde, Adalet Bakanlığı tarafından “Adalet ve Medya İlişkisi Adalet Mülkün Temeli, Medya Gerçeğin Sesi" konulu panel düzenlendi. Panele, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel, Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu ile çok sayıda gazeteci, akademisyen ve öğrenci katıldı.
"YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ HAZIRLIĞI SON AŞAMADA"
Bakan Tunç, konuşmasında, “Medya temsilcilerimizin düşünceleri bizler için çok önemli. Önümüzde bir 'Yargı Reformu Strateji Belgesi' hazırlığımız var ve son aşamada. Hazırlıklarımızı tamamlamak üzereyiz. Son aşamaya gelmişken dedik ki; medya mensuplarımızın, özellikle son zamanlarda çok daha değer kazanın adalet-medya ilişkisi konusunu bir masaya yatırmamız lazım ve bunu da taraflardan dinlememiz lazım, tecrübeli gazetecilerimizden dinlememiz lazım. Bu mekanda 25 yıl önce yargılanmıştım. Burası devlet güvenlik mahkemesiydi. Başörtüsüne özgürlüğü savunduğumuz için genç bir avukat olarak hakkımda iddianame düzenlenmişti. 'Başörtüsüne özgürlük' diye bir imzadan dolayı bir iddianameyle karşı karşıya kalmış ve burada yargılanmıştık. Burada duruşmada bir askeri hakim ve 2-3 üye ile beraber ifademizi almışlardı. Bugün o mekanda bir eğitim yuvası olarak, ülkemizin geleceğine imza atacak Türkiye Yüzyılı'nı inşa edecek gençlerin eğitim gördüğü bu yuvada bu sefer sanık olarak değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin Adalet Bakanı olarak bulunmaktan duyduğum memnuniyeti öncelikle belirtmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
"HUKUK SİSTEMİMİZE ÇOK ZARARLAR GELMİŞTİ AMA BUNLAR ARTIK GERİDE KALDI"
Bakan Tunç, hukuk sisteminin değiştiğine vurgu yaparak, “Türk yargısının Türk adaletinin geçmişte belli dönemlerde, 27 Mayıs'larda, 12 Eylül'lerde, 28 Şubat'larda, demokrasinin yanında, demokratik hukuk devletinin yanında değil de maalesef darbecilerin yanında saf tuttuğunu, adeta onlara destek olduğunu, onlara yargısal anlamda milletin hakkını hukukunu koruyan bir yargı sistemi değil de maalesef vesayetçi anlayışın destekçisi olarak ortaya çıkan bir yargı sistemi vardı ve bunu geride bıraktık. Türk yargısı milletin yargısı olduğunu 15 Temmuz'da gösterdiği o kahramanlıkla gösterdi. Milletimiz 15 Temmuz'da o darbecilere karşı meydanlara koşarken Türk yargı mensupları da cumhuriyet savcıları da evlerinde oturmadılar. Millet meydanlarda darbecilerle mücadele ederken, şehitler verilirken, bu ülkenin cumhuriyet savcıları adliyelere koştular, darbecilere gözaltı yaptılar, yakaladılar ve yargı önünde hesap vermelerini sağladılar. Türk yargısı vesayetçi anlayışın arka bahçesi olarak görev yaptığı yıllarda hukuk sistemimize çok zararlar vermişti ama bunlar artık geride kaldı" dedi.
"TÜRK MEDYASI İNSANLIK SUÇUNUN İŞLENDİĞİ BÖLGELERDEN CANLARI PAHASINA YAYINLAR YAPIYOR"
Türk medyasının dönem dönem kötü sınavlardan geçtiğini vurgulayan Tunç şunları söyledi: “Yine Türk medyası da aynı şekilde 27 Mayıs'larda, 12 Eylül'lerde, 28 Şubat'larda Türk medyası iyi sınav vermedi. Darbecilerin adeta sözcülüğünü, vesayetçi anlayışın sözcülüğünü yapan medya yerine bugün 15 Temmuz'da, yargısıyla milletiyle kahramanlık yapan milletin medyası da kahramanlık yaptı. Bunu da takdir etmeden geçmemek lazım. Türk medyası büyük sınav verdi, 15 Temmuz hain darbe kalkışmasında ekranlar canlı yayın yaptı, sesler kesilemedi. Gazetecilerimiz milli iradeye sonuna kadar sahip çıktı. Ve milletçe bu darbecilere karşı koymamız lazım, bağımsızlığımıza sahip çıkmamız lazım dedi ve milletin meydanlara inmesinde medyanın çok büyük rolü oldu. Yine Filistin konusunda da 7 Ekim'den bu yana bir soykırım dünyanın gözü önünde işleniyor. 50 bine yakın insan şehit edildi. Uluslararası medya, o katledilen çocukların hakkını koruyabiliyor mu? Maalesef. Katledenleri adeta destekleyen bir dezenformasyon yapıyor. Ama bunun yanında Türk medyamıza baktığımız zaman her birinin muhabirleri Filistin'den Gazze'den, İsrail'den, Lübnan'dan, oralarda insanlık suçunun işlendiği bölgelerden canları pahasına yayınlar yapıyor ve toplumu aydınlatıyor. Hem milletimizi aydınlatıyor hem de dünyaya mesaj veriyor."
"BASIN KANUNU'MUZDA MEVZUATI DÜZENLEDİK"
Bakan Tunç, anayasal değişikliklere değinerek, “Tabi anayasamızdaki bu vesayetçi anlayışı azaltmaya, ortadan kaldırmaya yönelik çabalara rağmen, yönetimde reform da buna dahil, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, halkın doğrudan doğruya yönetime katıldığı, cumhuriyeti güçlendiren bir yönetim sistemi de dahil olmak üzere, anayasamızda küçümsenemeyecek reformları hayata geçirdik. Basınla ilgili de anayasamızda önemli düzenlemeler yaptık. Basın araçlarına el konulamayacağına yönelik düzenleme, 2004 yılındaki anayasa değişikliği ile anayasamızda yer almıştı. İfade özgürlüğü kapsamında daha da genişleten düzenlemeleri hem anayasal düzeyde hem alt düzeyde hayata geçirdik. Basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü konusundaki çabaları da küçümsememek lazım. Hem Türk Ceza Kanunu'muzda hem Terörle Mücadele Kanunu'muzda hem de Basın Kanunu'muzda eleştiri sınırını aşmayan, haber değerini aşmayan düşünce açıklamalarının suç teşkil etmeyeceğini mevzuatımızda düzenledik" şeklinde konuştu.
"BU ORGANİZASYON FAYDALI ÇIKTILAR ÜRETECEK"
Kürsüye çıkan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun ise, "Günümüzde pek çok alanda olduğu gibi, adalet arayışları, hak arama mücadeleleri de medya sayesinde gerçek zamanlı olarak kamuoyu gündemine taşınıyor. Ancak medya sadece bir aktarıcı olarak değil çoğu zaman kendisi de bir aktör olarak, bu süreçlerin bazen pozitif, bazen de negatif birer unsuru olarak rol oynuyor. Bu nedenle, ülkemizde medyayla adalet kurumları arasındaki ilişkiyi güçlendirmek, doğru ve hızlı haber alma ilkesi çerçevesinde toplumun adalet sistemine olan güvenini artırmak, iletişim süreçlerinin doğru ve etkin şekilde sürdürülmesine katkı sunmak amacıyla Adalet Bakanlığımız ve İletişim Başkanlığımız birlikteliğinde ve Bahçeşehir Üniversitemizin ev sahipliğinde bu organizasyonu düzenledik. Bu organizasyon esas itibariyle ben öyle inanıyorum ki ülkemiz için faydalı çıktılar üretecek, toplumun adalet, bireylerin hak ve özgürlük adalet arayışlarına katkı sağlayacak" dedi.
"MAĞDURLARIN ACILARI İSTİSMAR EDİLMEKTEDİR"
İletişim Başkanı Altun medyada etik kurallara değinerek, "Sansasyon yaratma ve reyting kaygısıyla teyit edilmemiş, editoryal süreçlerden geçmemiş bilgilerin hızla servis edilmesi, bunların da popülerlik kazanmış sosyal medya hesaplarından paylaşılması toplumda infial yaratabilmektedir. Bu süreçte ortaya çıkan bilgi kirliliği ve dezenformasyon ise adaleti tesis etmenin önünde büyük bir engele dönüşmektedir. Diğer yandan, medyanın etik kurallarına uymayıp, yargılama süreçlerinde, mağdur ve yakınlarının mahremiyetine saygı göstermediğine de zaman zaman şahitlik edebiliyoruz. Kimi medya mensupları ve sosyal medya kullanıcıları çeşitli saiklerle bu siyasi olabilir ideolojik olabilir fark etmez; kendi menfaatleri adına mağdurların acılarını istismar edebilmektedirler" ifadelerini kullandı.
"TİTİZ BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEKTEDİR"
TUSAŞ’a yönelik düzenlenen saldırının ardından yayınlanan görüntülere ilişkin değerlendirmede bulunan Altun, "Bakınız, geçen hafta yaşadığımız TUSAŞ’a, TUSAŞ'ın fedakar çalışanlarına yönelik terör saldırısı. Ben bu vesileyle bir kez daha şehitlerimize Allahtan rahmet biyaz ediyor, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Emniyet güçlerimiz terör saldırısına müdahale ettiği sıralarda, biz sosyal medyada neredeyse terör propagandasına eşdeğer görüntülere maruz kaldık. Aynı görüntüler, aynı görseller maalesef konvansiyonel medyada da yayınlandı. Sosyal medyada yayınlanması bir mesele ise, konvansiyonel medyada aynı görüntülerin yer alması çok daha büyük bir meseledir. Bu yayınların, ilkeli ve sorumlu yayıncılık anlayışıyla bağdaştırılması mümkün değildir. O süreçte elbette o görüntüleri servis edenler de, yayılmasını temin edenler de suçludur ve devletimizin ilgili birimleri bu süreci aydınlatmak için de titiz bir soruşturma yürütmektedir" diye konuştu.
"SON 6 AY İÇERİSİNDE 76 BİN 400 BAŞVURU"
CİMER’e konuya ilişkin şikayetler geldiğini belirten Altun, "Milletimiz de bu konuda son derece hassastır, halkımız da son derece hassas bir şekilde bu konuya yaklaşmaktadır. Bakınız CİMER sistemimize yapılan başvurularda halkımızın aynı hassasiyeti paylaştığını görüyoruz. Biz zaman zaman CİMER verilerini vatandaşımızın kamuoyunun görüşünü almak için verileri analiz ediyoruz. Son 6 ay içerisinde CİMER’e yapılan başvurular içinde 76 bin 400 başvuru medyadan ve sosyal medyadan ilkeli ve sorumlu yayıncılık talebinde bulunuyor.Açık ve net bir şekilde vatandaşlarımızın talebi olduğunu görüyoruz. Halkımızın gösterdiği bu hassasiyet doğrultusunda, ben bir kez daha, medya kuruluşlarımızı ve sosyal medya platformlarını, yukarıda zikretmeye çalıştığım medya etik ilkelerine uygun, sorumlu yayıncılığa davet ediyorum" şeklinde konuştu.
ENVER YÜCEL, HEDİYE TAKDİM ETTİ
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu’nun da konuşma yaptığı panelde, Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel, Bakan Tunç ve Prof. Dr. Altun’a hediye takdim etti. Takdimin ardından panele katılan gazeteciler ve hukukçularla toplu fotoğraf çekimi yapıldı.
ADALET VE MEDYA İLİŞKİSİ MASAYA YATIRLDI
Ahmet Hakan Coşkun, Mehmet Akif Ersoy’un da aralarında yer aldığı ulusal birçok gazete ve televizyonun genel yayın yönetmenlerinin katıldığı panelin devamında, “Adaletin tesisi ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi”, “Toplumun adalet algısında medyanın sorumluluğu”, “Değişen dünyada medya ve adalet ilişkisinin geleceği” konulu üç ayrı oturum düzenlendi.
SAMSUN HABER İLE İLGİLİ İÇERİKLERE GÖZ ATIN.