Yeni asgari ücretin saptanmasında son viraja girildi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun bu hafta içinde gerçekleştireceği dördüncü toplantının ardından saptanacak ücretin kamuoyuna duyurulması bekleniyor.
Komisyona emekçileri temsilen katılan Türk-İş, kamuoyunun yoğun istemi karşısında istediği zam oranını duyurdu. Komisyonda yer alan beş emekçinin ortak görüşü ile Türk-İş mevcut ücrette yüzde 45 artı yüzde 20 refah payı olmak üzere yüzde 74 oranında artış yapılmasını istedi. Yani Türk-İş saptanacak asgari ücretin net 29 bin 583 TL olmasını talep ediyor. Genel Başkan Ergün Atalay, bunun altındaki tutarı kabul etmeyeceklerini açıkladı. Türk-İş’in istemi CHP’nin net 30 bin TL’lik talebine çok yakın. Aslında Türk-İş, bu kadar geç kalmadan zam istemini belirleyip masaya öyle otursa daha iyi olurdu. Sonuçta “Türkiye’nin en büyük pazarlığı” olarak tanımlanan görüşmelere taleple oturmak, son derece doğal ve elini güçlendirir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Türk-İş’in istemini kabul eder mi? Çok zor, hatta olanaksız. Zira TİSK görüşlerini açıklamasa bile yüzde 25-30 aralığında artıştan yana. Hükümetin eğilimi yüzde 40-45 arasında zam yapmak. AKP kulislerinde konuşulan rakam net 24 bin TL’den az, net 25 bin TL’den çok olmaması.
Türk-iş’in istemi, patronların tutumu ve hükümetin niyeti dikkate alındığında, net 17 bin 2 TL olan yürürlükteki asgari ücrette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girerek yüzde 40- 45 arası artış yapılması yüksek olasılık. Eğer böyle olursa bu yıl da asgari ücret Türk-İş’in karşıtlığı, hükümet ve işverenlerin oy çokluğu ile saptanacak. Yani sürpriz gelişme olmazsa 2002’den bu yana 19. kez hükümet ve patronlar yeni ücreti belirleyecek. Salt 2 kez hükümet ve işçilerin oy çokluğu, 6 kez de hükümet, işveren ve işçilerin oy birliği ile belirlendi.
Görüldüğü gibi asgari ücretin saptanmasında emekçilerin istemleri çoğunlukla karşılık bulmuyor. Bunun üzerine ya masadan kalkıyorlar ya da karara muhalefet şerhi koyuyorlar. Bakalım bu kez hangisini yapacaklar. Ücretin saptanmasında hükümet ve patronların ezici ağırlığı var. Gelen sinyaller, yeni ücretin bir yıllık belirleneceği yönünde. Oysa temmuzda ara zam yapılmamasından ötürü 17 bin 2 TL’lik asgari ücretin satın alma gücü büyük oranda eriyerek 11 bin TL’ye geriledi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ne denli karşı çıksa bile asgari ücret ortalama ücret haline geldi. Doğrudan on milyona yakın emekçi ve komşu ücreti alanlarla birlikte kayıtlı çalışanların yarısı, hatta fazlası asgari ücret ve bir miktar üzerinde ücretle emek harcıyor. Avrupa ülkelerinde çalışanların yüzde 5 ile 10’u asgari ücretle çalışıyor. Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesine dönüşmesinde ücret, maaş ve aylıkların baskılanması, önemli rol oynuyor. Hükümet, “enflasyonu artırır” gerekçesiyle memura, işçiye ve emekliye insanca yaşayabilecekleri zammı vermekten ısrarla kaçınıyor. Emekçi ve emekliye hak ettiği aylık artışı verilmemesine karşın, enflasyonun göreceli düşmediği, her yeri kasıp kavuran hayat pahalılığının sürdüğü gündelik yaşamda net görülüyor.
Mehmet Şimşek, enflasyonun gerilediğini ve ekonominin büyüdüğünü övünerek televizyon ekranlarından kamuoyuna duyuruyor. Eğer böyle ise halkın satın alma gücü neden sürekli geriliyor, pahalılıktan belini neden doğrultamıyor? Ekonomi büyüdü tamam, o vakit çalışana ve emekliye bundan belirli pay yansıtılamaz mı?
Özel sektörde yaygınlaşan asgari ücretin insanca yaşanabilir tutara ulaşabilmesi için iş yasasına bir hüküm eklenerek asgari ücretin en düşük devlet memurunun aylık brüt maaşından az olmayacağı hükme bağlanmalıdır. Yanı sıra sendikalaşma ve toplu sözleşme alanın genişletilmesi şart.